24 Aralık 2012 Pazartesi

Kadir Aydemir-Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı

Az önce bu kitap bitti ve uzun zamandır bu derece eğlenceli bir kitap okumamıştım :) Konu adından da anlaşılacağı gibi alışkanlıklarımız..Kimine göre normal kimine göre tuhaf görünen..Herkesin vardır böyle alışkanlıkları değil mi ama?:)
Mesela benim de şöyle bir alışkanlığım vardır.Çantamda her şey eksik olabilir ama bunlar birer paket ıslak mendil ve selpak.Bunlarsız asla dışarı çıkamam :)
İşte böyle...Kitabı okuyunuz ve okutunuz efendim.
Sevgiler :)

ARKA KAPAK
Takıntılar Üzerine, Sosyal Medyanın Gücüyle Hazırlanmış 126 Yazarlı Çılgın Bir Kitap Hangimiz normaliz, hangimiz tuhaf? Neye göre, kime göre? Gülmeyin. Peki ya insanlık gerçekten de bütünüyle kuşkudaysa? Hayat denen oyuna devam ediyoruz, devam ederken birbirimizi ne kadar tanıyoruz dersiniz? Bir insan bir insanı ne kadar, nereye kadar keşfedebilir? İşte bu kitapta anlatılan her şey, belki de Beni hiç tanımıyorsun! alt başlığımızı destekliyor. Türkiyeden 126 yazarın bir araya gelip oluşturduğu, yazar Kadir Aydemirin projelendirdiği Tuhaf Alışkanlıklar Kitabını okurken birbirinden ilginç insanların en bilinmedik huylarını öğreneceksiniz. 126 kişilik dev yazar kadromuzda Cem Özer, Ece Gürsel, Bihter Dinçel, Elif Ezgi Uzmansel, Ahu Akkaya, Ece Dorsay, Ece Pirim, Nilay Örnek, Arya Su Altıoklar, Tolga Akyıldız, Ferhat Uludere, Göksel Bekmezci ve Onur Behramoğlu gibi değişik dünyalardan, farklı meslek gruplarından pek çok sanatçı, yazar, şair, gazeteci, komedyen, karikatürist, avukat ve doktorun yanında öğrenciler, ev hanımları, anneler- babalar, oyuncular, mühendisler, işsizler, yapayalnız insanlar ve âşıklar da var. 126 kişinin gariplikleriyle de bitmiyor kitap, Tuhaf Alışkanlıklar Kitabında dünyanın en ünlü isimlerinin takıntıları nelermiş onları da öğreneceksiniz. O güzel şiirinde Sakın şaşırma! demişti hani Orhan Veli Gerçekten de tüm bunlara hazır mısınız? Bu kitap elinizden düşmeyecek ve burada anlatılanlar rüyalarınıza bile girecek Bakın, iyi düşünün Sayfalarda yazılanları okuduktan sonra bizden sakın nefret etmeyin! Şaka bir yana, dilden dile anlatılacak çok keyifli bir yolculuk sizi bekliyor. İyi okumalar!

22 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Film Bir Kitap :)

Rosemary Woodhouse eşi Guy Woodhouse ile yeni evlidir ve yeni bir eve kiracı olarak taşınırlar.Burada yaşlı bir çiftle komşudurlar ve bu yaşlı çift Rosemary hamile kalınca Rosemary ile epey bir ilgilenmeye başlarlar.Rosemary kendisinde olan değişiklikleri ve komşularındaki gizemli halleri zamanla anlamaya başlar ve olaylar böylece gelişir.Filmi ben de bir tavsiye üzerine izledim.Yönetmen Roman Polanski daha ne denilir :)

  • Yönetmen:
  • Oyuncular:
  • Tür
  • Ülke
     
      Tanınmış bir aktör olmak için çabalayan Guy ve güzeller güzeli karısı Rosemary, New York'taki yeni hayatlarına başlamak için eski bir binada mütevazi bir daire kiralarlar. Genç çiftin bu yabancı yere alışmalarındaki en büyük yardımcısı üst katlarında oturan yaşlı Castavet çifti olur. Castavet çiftinin 'fazlaca' misafirperver olan tavırları güzel Rosemary'i şüphelere sürüklerken kocası Guy olan bitenin farkında değildir. Günden güne tedirginleşen ve şüpheleri kocası tarafından önemsenmeyen Rosemary gördüğü tuhaf ve korkutucu bir rüyayla derinden sarsılır. Rüyasında şeytani bir varlık tarafından tecavüze uğradığını gören kadın gerçek hayatında da hamile kaldığında komşuların gizemi giderek artacaktır.
    Ira Levin'in kült romanından Roman Polanski tarafından sinemaya uyarlanan film korku-gerilim sinemasının en başarılı örneklerinden biri. 
     
     Bu güzel kitap dün yazdığım yazıyı okuyanlar bilir bana sevgili Zeynep'ten yeni yıl hediyesiydi :) Onun sayesinde ilk kez Orhan Veli okumuş oldum.İçinde sıcacık kısa kısa seçme öyküler olan incecik bir kitap.Ama yazar Orhan Veli oldu mu o kadar sayfaya bile neler sığıyor neler...Tavsiyem okuyunuz efendim :)
    Sevgiler iyi pazarlar şimdiden :)

    ARKA KAPAK
    Orhan Veli’nin hikâyeleri, 1947–50 yılları arasında Tanin gazetesi ile Seçilmiş Hikâyeler ve Yaprak dergilerinde yazarın sağlığında, William Saroyan’dan “serbest” olarak çevirdiği hikâyesi ise ölümünden sonra Vatan gazetesinde (1952) yayımlanmıştı.

    Hikâyeler ilk kez ayrı bir kitapta toplanmış ve kitaba yazarın edebiyat hakkındaki küçük ama ilginç bir konuşması da eklenmiştir.

    Hoşgör Köftecisi okurlarının, “keşke genç yaşta kaybetmeseydik de, o güzel şiirler gibi bu güzel hikâyelerden de daha çok yazsaydı” diyeceğini düşünüyoruz.



22-31 Aralık Polisiye Okumaları

Az önce twitterda dolaşırken çok güzel bir yazıya denk geldim.Hem kitapdelisigizem'in hem de biblio'nun blogunda.22-31 Aralık tarihleri arasında polisiy okumaları başlatmışlar.Ben de uzun zamandır polisiye kitaplara ara vermiştim.İyi bir vesile oldu benim için.Şimdi napıyoruz elimizde olan 3 tane polisiye romanları alıyoruz ve katılmak istersek bir yazı ile blogumuzda yazıp katılıyoruz.Bu kadar basit :)
Benim polisiyelerim şunlar

Agatha Christie-Doğu Expresinde Cinayet
Agatha Christie-Sittaford Malikhanesi'nin Gizemi
Tess Gerritsen-Masumiyetin İçin Savaş

Keyifli pazarlar şimdiden :)

21 Aralık 2012 Cuma

Hazırlayan:Banu Özkan Tozluyurt-Selgin Gb-Esra Aylin Akalın/ İmza Kızın

Tekrar merhaba :)
Bu akşamki 2.postumla sizlerleyim :)
Yaklaşık 1 saat önce bu harika kitabı bitirdim...O kadar güzel bir kitaptı ki...100 aşkın mektuplar var kitabımızda..Kızlarından babalarına..Kimileri sitem etmiş,kimileri kaybettiği babasına olan özlemini dile getirmiş.Ama çoğunluk sevgilerini kaleme dökmüşler.Ortaya oldukça dokunaklı,içten ve duygulu bir kitap çıkmış.Aslında bu kitap için söylenecek yazılacak çok şey vardı kafamda..Ama iş yazıya dökmeye geldi mi ve söz konusu da baba oldu mu inanın boğazıma bir şeyler düğümlendi...
Babasını seven babasına düşkün olan her kızın okuması gereken bir kitap bu kitap...

Kitabın kapağını kapattıktan sonra gözümün önüne çocukluğumdan birçok kare geldi geçti..Babamla kah anlaşabildiğimiz kah anlaşamadığımız günler.Çoğunlukla anlaşamayız.O bir akrep burcu erkeği ben de bir aslan burcu kadını olarak dediğim dedik çaldığımız düdük tiplerdeniz.İnatçılığımı babamdan almışım.Babama diğer kız çocukları gibi düşkün değilim.Ama babamı çok severim.Onun da beni çok sevdiğini bilirim.Hatta şuna inancım tamdır ki hiçbir erkek beni babamın sevdiği kadar sevmedi,sevmeyecek de.Canım babam her ne kadar anlaşamasak da sen benim dediğim ben benim dediğim desem de yine de orta yolu annemin hakemliğinde buluyor olsak da seni çoook seviyorum.İyi ki benim babam sensin iyi ki varsın..Hep var ol olur mu?Çünkü sen benim bu dünyada destek aldığım,güvendiğim ve çoooooooook sevdiğim biricik babamsın..Her ne kadar annemin kızı olsam da :)
Benden bu akşamlık bu kadar.Keyifli haftasonları millet
sevgiler :)

ARKA KAPAK
Babalar ve kızları arasındaki o çok özel, kızların tüm yaşamlarındaki en önemli düğümlerden biri olan ilişkiyi, kızları babalarına mektup yazarak anlattılar.

Bir zamanlar babalarının küçük kızları olan üç kadın ‘Hadi’ dedi ve çeşitli yaşlardan, farklı kesimlerden, ayrı görüşlerden yüz küsur kadın kâğıdı kalemi eline alıp yaşamlarındaki ilk erkeğe, babalarına yazdıkları bir sayfa mektupla onların kendileri için ne kadar önemli olduğunu tüm yalınlığıyla ortaya koydular. Kimi ‘Babam keşke hayatta olsaydı’ diye iç geçirirken kimi ‘Zamanında keşke yan yana dururken daha fazla anlatıp birbirimizi dinleyebilseydik’ diyordu. Bu hayata hazırlanırken babası kimine güçlü bir dayanak olmuştu, kimisi içinse babası hatırlanması bile sonsuz acılar veren, en ufak tereddüt duymaksızın küçük kızını terk edip gitmiş bir adamdı.

Bir bakıma hepsi için tek bir gerçek vardı: içlerindeki küçük kız çocuğu salıncakla gökyüzüne doğru yükselip saçları rüzgârla savrulurken arkasında durup onu sallayan adamın güçlü kollarının öne doğru her gidişte kendisini daha yükseğe çıkaracağından emin olmak, salıncaktan inerken bir yeri incinmesin diye elini tuttuğunda onun avucunun sıcaklığını hissetmek istiyorlardı.

Geliri 21.Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı (YEKÜV) kanalıyla, çocukların eğitimi için bağışlanacak olan bu kitap, belki de daha önce ortaya konmamış “nasıl bir kız babası" olunacağının bir kılavuzu niteliğinde.

Yeni Yılın İlk Hediyeleri Sevgili Zeynep'ten :)






Merhabalar :)
Güzel bir cuma akşamı ve önümüzde 2 gün haftasonu tatili var :) Cuma akşamlarını çok seviyorum ben.Yorucu haftanın tüm yorgunluğunu atıyorum kitap okuyarak,film izleyerek yada bir arkadaşımla sohbet ederek :)
Neyse gelelim postumun yazılış amacına...
Efendim bilirsiniz KeşkeGerçekOlsa adlı blogun sabihi Damla yılbaşı hediyesi çekilişi düzenledi.Ben de Zeynep Özmenli ile eşleştim.Kendisinin hediyeleri bugün elime ulaştı.Okuldan geldiğimde yatağımın üstünde bir paket duruyordu.Bugün de pek güzel bir gün geçirmediğim için açıkçası bu hediyeler bana ilaç gibi geldi.Çok teşekkür ederim Zeynepcim :) Hediyelerini her zaman severek kullanıcam ve kitabı da bu pazar hemen okuyup paylaşıcam :) Senin paketin de yarın yola çıkacak inşallah :) Sana da ailenle sağlık mutlu ve huzurlu bol kahkahalı bir yıl diliyorum :) Tekrar tekrar teşekkürler :))

18 Aralık 2012 Salı

Kutlamamızdan Kareler :)

İyi akşamlar :)
Dün sizlere bahsemtiştim bugün yerli malı haftamızı kutlayacağız okulca diye :)
Bugünümüzden Deniz Yıldızlarımın anlarını paylaşmak istedim :) Ben susuyorum resimler konuşsun..
Sevgiler :)

Kuzucuklarım sessizce koro söyleyecekleri anı beklemedeler :)



Ve miniklerim şarkılarını söylerken :)

Eh son olarak da beslenme zamanı değil mi ama :D

17 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni Çıktı Fırından Yapıldı Bendeniz İrem Tarafından :D

Herkese iyi akşamlar efendim :D
Bu akşam sizlere kitap veya film yazısı yazmadım.Bu akşam ilk defa kıymalı börek pişirdim sizlerle onu paylaşacağım :D
Efendim şimdi bendeniz ve benim güzel miniklerim yarın "Yerli Malı Yurdun Malı Herkes Bunu Kullanmalı Haftasını" kutlayacağız.Daha doğrusu tüm okul olarak kutlanacak.Herkes ufak tefek bir şeyler getirecek.Velilerim de birer çeşitle bizlere katkıda bulunacaklar.Benim de canım uzun zamandır kıymalı börek istiyordu.(Yarın gidecek tüm diyet neyse :P ) Ben de annemin küçükken bana yaptığı böreği yapayım dedim.Babama kıyma siparişi verdim.Çünkü etten en iyi o anlar bizim evde.Hatta tüm mutfak ondan sorulur çaktırmayın :P neyse..Anneme de garnitür ve milföy hamuru için sipariş verdim.Bu arada kendisi beni tembihledi:"Ben gelmeden yapma.Ben tarif edicem sarılışını göstericem ondan sonra başla".Ben de tamam dedim.O sırada sporumu yaptım.Sonra annecik geldi ve başladım böreklere.Efendim pek pratik bir börek.Kıymayı soğanla salçayla kavuruyoruz.Üzerine bezelyeli garnitürü ekledik mi oluyor harika bir harç.Sonra da börekleri tüm kenarlarından bir güzel kapatarak sardım.Az önce çıktılar fırından.Enfes oldular :D Yani şuan öyle görünmekteler.Zira henüz tatmadım.Tadım aşaması yarına :P
Ama artan harçtan birkaç kaşık yedim laf aramızda harika olmuş :D İlk acemilik işi güzel olur derler ya.Sanırım böreklerim yarın yüzümü kara çıkarmayacaklar :D
İşte bunlar da sonuçlar :D
Yeme de yanında yat misss missss :P






15 Aralık 2012 Cumartesi

Türkan Şoray-Sinemam Ve Ben





Merhabalar selamlar iyi akşamlar :)))
Dün akşam bir güzelliğin sonuna geldim efendim.Ama saat çok geç olduğu için bloguma girip sizlerle paylaşamadım.Bugün de Samsun'a biraz kafa dağıtmaya gittiğim için dolayısıyla yazı biraz sarktı.
Bu kitabın çıktığını ilk öğrendiğim gün o kadar mutlu oldum o kadar sevindim ki anlatamam.Türk sinemasının Sultan'ından kendi sinema geçmişini okumak harika bir duyguydu.Baştan sona bir güzellik okudum diyebilirim.O kadar hoş bir şekilde aktarmış ki anılarını..İnanın elimden bırakamadım.Ve son sayfa da bittiğinde hem mutlu oldum hem kitap bitti diye üzüldüm.Umarım bir gün bu güzellikle tanışma imkanı da elde edebilirim diyerek yazıma son veriyorum.Hiç vakit kaybetmeden alın ve okuyun :)
Keyifli pazarlar sevgiler :)

ARKA KAPAK
Fatih'te iki yanında cumbalı ahşap evlerin dizili olduğu eski bir Osmanlı sokağında orta halli bir ailenin kızı, tesadüfler sonucu adım attığı sinema dünyasında yıllar boyunca hep zirvede kalmayı başarır...

Bir masal cümlesi gibi görünen bu sözler aslında bir gerçektir; Türkan Şoray'ın gerçek hayatı...

Bugüne kadar birçok yazar tarafından şu ya da bu yönüyle anlatılan, yazılan bu benzersiz hayat, bizzat o hayatı yaşayan, o hayatın sahibi tarafından kaleme alındı: Türkan Şoray / Sinemam ve Ben

"Fatih'te bir yangın sahnesi çekiyorduk. Kenan Artun başroldeydi. Bir yığın izleyici toplanmıştı çevremizde. Aralarından bir kız yaklaştı yanımıza. Okul önlüklüydü. 14-15 yaşlarındaydı. Kenan'dan imzalı resim istedi. İşte o kız Türkan Şoray'dı."

Memduh Ün'ün hatıralarında söz ettiği o okul önlüklü kız, çok değil bir yıl sonra Yeşilçam dünyasına girer ve birkaç yıl içinde ismini afişlerin en üstüne yazdırmayı başarır.Sonrası, sonu olmayan bir başarı hikayesidir...

Türkan Şoray'ın 60'lı yılların melodramlarından 70'li yılların toplumsal gerçekçi filmlerine evrilen, ardından gelen sinemadaki büyük krizi atlatıp kadının özgürleşmesinin sembolü olacak filmlere uzanan sinema hayatı, aynı zamanda Türk sinemasının tarihine de ışık tutan birinci elden tanıklık özelliği taşıyor.

Sinemam ve Ben'de, setteki ilk gününü, "Yaptığım işin ne kadar önemli olduğunun farkında değilim; hiçbir sorumluluk hissetmiyorum. Başarılı veya başarısız olmak gibi hiçbir endişem, korkum, hırsım, hedefim yok. Bu yüzden kameranın önünde hiç heyecanlanmadan, rahat, içgüdüsel yeteneğimle, rolümü canlandırıyorum. Rol yapmıyorum, o gün kamera önünde benden yapmamı istedikleri, benim için sanki gündelik yaşamda yaşadıklarım gibi geliyor" sözleriyle anlatıyor Türkan Şoray... Sonraki yıllarda sinemada canlandırdığı 200'ün üzerinde kadın karakterle Anadolu insanının sanki "aileden biri" olarak gördüğü, erkeğiyle, kadınıyla bağrına bastığı Şoray, bu yanıyla hiç kuşkusuz bizlerin hayatında bir "sinema yıldızı"ndan çok daha fazla şeyi temsil ediyor.

Sinemam ve Ben, büyük yıldızın sadece sinema hayatı değil; "Türkan Şoray imgesi"nin gerisindeki insanı, dertlerine, zaaflarına, sevinçlerine, pişmanlıklarına kadar tanıyacağımız açık sözlü bir anlatım...

Sinemam ve Ben, Türkan Şoray'ı Türkan Şoray'dan dinlediğimiz ilk kitap...

10 Aralık 2012 Pazartesi

Hakan Günday-Piç





İyi akşamlar :)))
Az önce değişik bir kitabı daha bitirmiş oldum.Söz konusu yazar Hakan Günday olunca onun kitapları için ancak değişik,ilginç,yorucu tabirlerini kullanabilirim sanırım..Kapaklarına baktığınız zaman kitaplar iç karartıcı görünüyor.Arka kapak yazısını okuyunca ilginç geliyor.Ama sayfaları çevirmeye başladığınız anda o sayfalar akıp gidiyor.Çoğu zaman okurken diyorum Hakan Günday acaba nasıl bir kafayla yaşıyor?Ama bence fena değil bu kafa hani :D
Kitap adından da anlaşılacağı gibi Piç'leri konu alıyor.Farklı bir öyküyle bize sunuyor.Bu Hakan Günday'ın okuduğum 2.kitabı.Daha önce Az adlı kitabını okumuş ve sizlerle paylaşmıştım.Bir sonraki Hakan Günday kitabım sanırım Kinyas ve Kayra olacak.Ama biraz mola tabi...
Tavsiyem okumanız yönündedir dostlar :)
Sevgiler :)

ARKA KAPAK
Piçlerin çocukları olmaz. Piçler, aşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir. Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır. Piçlerin cinsel hayatı düzensizdir. Piçlerin bedenleri ve akılları, diğer insanlarınkilerin aksine nasırlaşmaz. Onların nasırlaşan tek yerleri ruhlarıdır. Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Bu durumda piç tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur. Piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar. Sızdıkları yerin adı huzurdur. Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır. Piçler insan öldüremedikleri, ağır suçlar işleyemedikleri, korkak ve hain oldukları için yaşadıkları yerleri zorunlu kalmadıkça terk edemezler. Piçin davranış ve tercihlerini sadece bir başka piç kabul edilebilir olarak değerlendirir ve "Neden?" diye sormaz. "Neden" sorusu piçliği yok eder.

7 Aralık 2012 Cuma

Becca Fitzpatrick-Final







İyi akşamlarrr :))
Güzel bir serinin daha sonuna geldim ve bu kitap dün akşam bitti.Vakit epey geç olduğu için akşam blog yazmak içimden gelmedi.Ama az önce yemeğimi yedikten sonra daha fazla duramadım.Kitabım Hush Hush serisinin son kitabıydı.Fısıltı,Sessizlik ve Çığlık sırasıyla okuduğum ve çok sevdiğim kitaplar oldu.Final de aynı şekilde.Aslında bu seriye çok önyargılı yaklaşmıştım ama okuyunca yanıldığımı ve çok sürükleyici olduğunu anladım.
Nora ve Patch'in yasak aşkları harikaydı..Siz de benim gibi fantastik kitapları seviyorsanız kaçırmayın derim.Kovulmuş melekler nefiller sizi beklemekte.. :)
Herkese şimdiden keyifli haftasonları diliyorum
Sevgiler :)

ARKA KAPAK
Hush, Hush serisinin bu nefes kesici Final'inde kader ağlarını örüyor.

Nora ve Patch tüm sorunların geride kaldığını düşünmektedir ve genç kız, kovulmuş meleğe karşı hissettiği sevgiden her zamankinden daha emindir. Kovulmuş melek olsun ya da olmasın hayatının aşkı odur. Kökenleri ve kaderleri, birbirlerine düşman olmalarını gerektirse de Nora, Patch'e sırtını dönmeyecektir fakat ikisi de son bir tehlikeyle yüzleşmek için güçlerini toplamalıdır. Hank ölmüştür ve istemeden de olsa Nefilim ırkının lideri olan Nora onun başlattığı işi bitirmek zorundadır. Bu da kovulmuş melekleri, yani Patch'i yok etmesi gerekeceği anlamına gelmektedir. Böyle bir şeyin olmasına asla izin vermeyeceğinden, Patch'le birlikte bir plan yapar. Amaçları savaşı daha başlamadan bitirmektir.

Fakat bazen en iyi hesaplanan planlar bile ters gidebilmektedir. Nora yeni görevine alışmaya çalışırken hiç beklemediği bir şekilde, bağımlılık yapıcı bir güce kapılmaktan kendini alıkoyamaz.

Savaş hatları çizilirken Nora ve Patch hangi tarafta yer alacaktır? Aralarındaki farklılıklarla yüzleşirken bunları ya görmezden gelecek ya da uğruna savaştıkları sevginin yok olmasına sebep olacaklardır. Nihayetinde aşkın bile üstesinden gelemeyeceği engeller yok mudur?

2 Aralık 2012 Pazar

Sabrina-Audrey Hepburn (Film İncelemesi)







Merhabaaa :)
Bu akşam güzel bir filmi izledikten sonra onun hakkında kısaca bloguma karalamaya ve sizlerle paylaşmaya geldim :)
Bu filmi Reyyan'dan aldığım tavsiye üzerine izledim yine.Onun film ve kitap önerilerini dikkate alıyorum ve her defasında da harika çıkıyorlar.Bu fikmi Reyyan bahsettikten sonra D&R'da görür görmez aldım.Nedense Audrey Hepburn oldu mu onun filmlerini almadan geçemiyorum.Bu onun izlediğim 3. filmi.Daha önce Tifanny'de Kahvaltı ve Roma Tatili adlı filmlerini izledim.Bu hafta gittiğimde de yine filmlerini bulabilirsem alacağım.Sabrina da onlardan biriydi.Audrey Hepburn bir filmin başrolünde olur da ortaya kötü bir şey çıkar mı? Elbette hayır.Onun o ekrandaki zarafeti bile yeterli bence.
Film sıcacık bir aşk filmi.Kızımız burada bir şoförün kızı.Evin zengin oğluna aşık.Ama tabi erkek tarafı bunun farkında değil çünkü o başka kızlarla günün gün etmektedir.Kızımı bir gün aile tarafından Paris'e yemek okuluna gönderilir.Orada tanıştığı Baron onun hayatını değiştirir.Olaylar böyle gelişir.
Aslında daha önceden Atv'de yayınlanana Bir İstanbul Masalı adlı bir dizi vardı izler miydiniz bilmiyorum.Biz bayılarak izlerdik ailecek.İşte bu filmden uyarlanmış sanırım o dizi de zamanında :)
Bu akşamlık benden bu kadar.Filmi zaman bulduğunuz güzel bir akşamda izleyin derim.
Sevgiler ve iyi haftalar :)