24 Şubat 2013 Pazar

Ben Affleck-Argo

Ancak filmlerde görülebilecek bir planla 6 kişiyi kurtarma çabası..Bence harika bir filmdi ben çok beğendim.Umarım bu akşam hakettiği oscarı da alır diyorum.İzleyiniz.

Şimdiden iyi haftalar herkese :)

23 Şubat 2013 Cumartesi

1 Kitap ve 3 Film

Güzel bir cumartesi gecesinden selamlar :)
Bugün anne kız atladık arabaya sabahın köründe ve günü değerlendirmek için Bafra'ya gittik.İlk önce kahvaltı yaptık ardından ben bir-iki cici aldım kendime ve sonrasında attık kendimizi sinemaya...

Uzun zamandır kendimi filmlere ve kitaplara verdiğimi bilmeyen yok.Kendime ancak böyle terapi yapabiliyorum sanırım..Her neyse..
Film uzun zamandır beklediğimiz bir filmdi ve bugün nihayete erdik.İnanılmaz güzel bir filmdi.1941 yılında Zonguldak'ta geçiyor film..Savaş dönemi..Zonguldak'ta maden ocaklarında zorla çalıştırıla köylü halk,verem hastası iki genç,onların aşık olduğu bir kız ve başlarından geçenler..Harika bir şekilde ekrana yansımış.Buradan Yılmaz Erdoğan'ı bir kez daha alkışlıyorum.Ortaya tüm ekiple,konuyla harika bir iş çıkarmış bence..Film çıkışında ben de dahil herkes salya sümüktük..Hoş ben uzun zamandır her şeye ağlıyorum ya neyse.Kısacası izlemeniz şiddetle tavsiye edilir.

Ma Premiere Fois..Yani İlk Aşkım..Dün akşam tvde zapping yaparken annemle bu filme denk geldik.Baktık henüz başlıyor biz de dedik hadi izleyelim beğenmezsek değiştiririz.Filmi internette birkaç defa gördüm ama izlemeyi hep ertlemiştim.Ve bunda da hata yaptığımı düşündüm dün akşam.Çünkü çok hoş bir filmdi..Büyük aşklar nefretle kavgayla başlarmış derler ya işte buradaki aşkın çıkış noktası da bu.Zach sürekli okul değiştiren sorunlu bir genç ve yeni geldiği okulda Sarah ile tanışır.Olaylar böyle gelişir.Aslında farklı bir romantik film değil.Ama izlenilebilir hoş ve yine beni ağlatan bir filmdi tavsiye edilir :)

Bu akşamki son filmim de 7 dalda oscar adayı olan "Umut Işığım" adlı film.Önce kitabını okudum bitti bu akşam.Hemen sıcağı sıcağına da izleyeyim dedim.Film genelde güzeldi.Ama tabi bence kitabın tam bir uyarlaması değildi.Bazı farklılıklar vardı.Ben buradan söylemeyeyim sonra bir anlamı kalmaz diye düşünüyorum.İzlenilebilir bir film ama oscar alabilir mi işte orası tartışılır.Ki imdb.com'da da puanı 8...
Gelelim kitaba..Kitap da az önce yukarıda bahsettiğim filmin uyarlandığı roman.Umut Işığım..Kitabı ben çok sevdim.Eşini,evini,işini kısacası her şeyini kaybetmiş bir kişi var burada Pat..8 ay kadar akıl hastanesinde kaldıktan sonra eşini kazanmak için türlü çabalar sarfeden ve iyi olmaya çalışan birisi.Karşısına kendisi kadar sorunlu bir kadın çıkar Tifanny..Dans projesi için birlikte çalışırlar ve film de kitap da böyle gelişir.Kendimi Pat ve Tifanny ile o kadar çok özdeşleştirdim ki..Bu kitaptan sonra kendimi şöyle bir gözlemlemeye karar verdim diyebilirim.Bakalım zaman ne gösterecek..
Şahsen ben kitabı filme göre daha çok sevdim.Genelde filmini izlediğim kitapları kitap olarak daha çok seviyorum.Ayrıntı daha çok oluyor.Kitapta sevmediğim tek yön kapak olarak filmin afişinin kullanılması.Keşke kendisine özgü bir kapağı olsaymış..Fakat bu engel olmadı bana.Size de olmasın efenim okuyun derim ben.

 Şimdilik benden bu kadar
İyi pazarlar herkese :)






20 Şubat 2013 Çarşamba

Mary And Max-How To Steal A Million (Film)

Bu aralar filmlere verdim kendimi artık hemen hemen herkes biliyor bunu :)
İlk olarak 2 gün önce izlediğim Mary And Max'tan bahsetmek istiyorum.

Filmi blogger arkadaşım Mustafa tavsiye etmişti bana.Genelde tavsiye ettiği herkes çok beğenmiş.Ben de onlardan biri oldum.İnanılmaz güzel bir animasyon filmdi.Zaten imdb.com sitesinde de en iyi 250 film içinde.8 Yaşında Avustralya'da yaşayan Mary'nin hiç arkadaşı yoktur.Ailesi de biraz sorunlu bir aile.Mary bir gün annesiyle postaneye gittiğinde oradaki bir adres defterini inceler.Kendisine oradan Amerikalı bir arkadaş seçer.Seçtiği kişi de 40 yaşında yahudi Max'tir.Max'in de hiç arkadaşı yoktur.Obez ve epey sorunlu bir kişidir.İlk olarak Mary ona bir mektup gönderir ve arkadaşlıkları böyle başlar.Filmin devamında da onların hayatlarından kesitleri izliyoruz.O kadar hoş bir şekilde anlatılmış ki bence kim izlese beğenir :)
Gerçek bir hikayeden de alıntı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim :)

2.filmim de bir Audrey Hepburn filmi..Her zamanki gibi sıcacık bir film :) Filmi izlemeye aslında dün akşam başlamıştım.Ama o kadar yorucu ve yoğun bir gün geçirdim ki izlerken yatağımda uyyakalmışım.Sonra uyandım kendime geldim ama saat de epey geç olmuştu.Ben de biraz kitap okudum ve uyudum.Bugün de zünre toplantımız vardı.Okulumuz bu yüzden tatildi.Ben de günü değerlendirdim.Önce 2 saat sıkı bir yürüyüş yaptım.Sonra da bir duş aldım.Elimdeki kitap neredeyse bitecek seviyeye getirdim.Ardından filmin başına geçtim.Kaldığım yerden izledim.Bonnet adında zengin bir aile var Fransa'da.Baba hep ünlü ressamların,heykeltraşların eserlerini taklit edip kendi koleksiyonundan bir parça gibi göstererek satıyor ve bu şekilde zengin oluyorlar.Ellerinde Cellini adlı bir heykeltraşın Venüs isimli çok değerli bir heykelinin taklidi bulunmakta.Onu sergilenmesi için bir müzeye veriyorlar.Müze onu sigortalıyor.Tam tamına bir milyon dolara.Ama tabi öncelikle onun gerçek olup olmadığına da bakılması gerekiyor.İşte olaylar da orada başlıyor.Oldukça eğlenceli bir film.Film Aşık Hırsızlar olarak Türkçeye çevirmişler haberiniz olsun :)
Şimdilik benden bu kadar..
Sevgiler :))


17 Şubat 2013 Pazar

Kısa Ve Net!

Eğer hala blogumu okuyorsan bu SANADIR!

İşte o kadar!
İyi geceler...

3 Film 1 Kitap Bu Hafta Sonu Böyle Geçti :)

Herkese selamlar...
Kendimi bu aralar filmlere ve kitaplara fazlasıyla vermiş bulunmaktayım.Hatta kitapsız ve filmsiz geçirdiğim her anı kayıp saydım,erken saatlerde uykum geldiği için ağlayacak halde geldim.O derece düşünün..
Okulumuzda görevli Sinan Bey bana "İrem Hocam şimdiye kadar okuduğunuz kitap sayısı 1000i bulmuş olabilir mi acaba?" diye bir soru yöneltti ve ben de bulmuştur dedim kendimden emin bir halde.O da kitap okuyan kişinin bir süre sonra akıl sağlığını yitirmeye hatta delirme raddesine gelebileceğine dair kısa bir konuşma yaptı.Ben tabi dinlermiş gibi yapıp hı hı diyerek geçiştirdim.Bir gün delireceksem eğer bu kitaplardan dolayı olsun hiç sıkıntı değil.Kendisine de aynen bu cevabı verdim zaten.
Gelelim filmlere...

Cuma akşamı blogger arkadaşım Mustafa'ya danıştım ve birkaç film önerisi aldım.The Fall-Düşüş onun bir önerisiydi bana ve oldukça ilginç bir filmdi.Savaş zamanı hastanede yatan bir hastanın küçük bir kız çocuğuna anlattığı hikayelerden yola çıkılarak akan bir filmdi.İzlerken ne olacak diye merakla izledim açıkçası.Tavsiye ederim.Ayrıca buradan sevgili Mustafa'ya da teşekkür ederim.En kısa zamanda diğer filmleri de izleyeceğim :)

Dün akşam da uzun zamandır aklımda olan Annie Hall'ı izledim.İlk kez bir Woody Allen filmi izlemiş oldum böylelikle.Film bize bir aşkı anlatıyor.Ama aşkı  anlatış şekli bildiğimiz bir anlatış değil.Farklıydı.Böyle sanki o an spontane yaşanıyormuş da canlandırıyorlarmış gibi bir havası vardı pek hoşuma gitti :) İzleyiniz derim ben :)

Son filmi de bu akşam izledim.Biteli sadece 10 dakika oluyor.Tamamı siyah beyaz bir atmosfer.Sadece belirli yerlerde sarı ve kırmızı görebiliyorsunuz.Filmde ne ararsanız var.Aşk,suç,ihanet..Bir kere kan gövdeyi götürmekte.Bu yönden biraz midem kalktı ama dayandım.Ama erkekler aşkları için her şeyi göze aldılar bu yönden de bayıldım diyebilirim.Filmin 2.si de var.Hatta bu yıl 3.sü de çıkacakmış.2.yi yakın bir zamanda izlerim sanırım.3.süne sinemada gider miyim bilemiyorum.İzlemeyenleriniz varsa hala ben gibi izleyin derim.

Eveeettt yine bir irem geleneğine geldik.Pazar günleri genelde bir kitabım bitmiş olur.Bu pazar biten kitabım Aslı Erdoğan'dan..Mucizevi Mandarin.Kitabı ne zamandır okumak istiyordum.Kendisine cuma günü kavuştum ve ilk günde 50 sayfa birden okudum.Hemn sizi içine alan,içten bir kitap.Yazarın kendi hayatından kesitler içeren bir kitap.Aşk,yaşam,hüzün..Her şey var..Aslı Erdoğan'ı ilk olarak Kabuk Adam adlı kitabıyla tanımıştım.Hatta yazısı blogumda mevcuttur.Elimde Aslı Erdoğan'ın Kırmızı Pelerinli Kent ve Bir Delinin Güncesi adlı 2 kitabı daha var ve onları da hemen okuyup bitirmeyi planlıyorum.Bittiğinde sizlerle paylaşacağım.Bu kitabı okuyunuz efendim.Eminim ki sizler de sevecek ve içindeki çarpıcı cümleleri bulacaksınız.
Herkese keyifli ve güzel bir hafta diliyorum.

ARKA KAPAK
Dünya okurlarınca "geleceğe kalacak elli yazar" arasında sayılan Aslı Erdoğan'ın ilk öykü kitabı: Mucizevi Mandarin. Yalnızca Türkçe'de değil çevrildiği yabancı dillerde de aynı ilgiyi uyandırmış bir kitap. Hoyratlığın karşısındaki ince ve güçlü bir direnç... "Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş. Bir zamanlar izlediğim Mucizevi Mandarin adındaki bir balenin, eski Çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergio'ya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir.






15 Şubat 2013 Cuma

Şubat Ayı Virginia Woolf Okumalarım :)

Selamlaaarrrrrr :))
Bir süredir kitaplarla ilgili bir post yazmıyordum.Nihayet sevgili Biblio'nun (Gece Kütüphanesi) düzenlemiş olduğu Virginia Woolf okumalarımın sonuna gelmiş bulunmaktayım.Aslında okuduğum son kitap olan Bütün Öyküleri dün akşam bitmişti.Ama dün çok yorgundum ve artık yarın akşam yazarım ne de olsa cuma yarın booolll boooll tembellik vaktim olacak diye düşündüm.
Neyse benim çenem düştü epey ben en iyisi kısa kısa kitaplarımdan bahsedip gideyim :P

Öncelikle seçtiğim kitapları hatırlatmak isterim
-Flush
-Dalgalar
-Bütün Öyküleri

İlk önce Flush'ı okumaya başlamıştım.Kitabı İstanbul'a tatile gittiğimde aldım ve orada bitirdim.
Woolf'u çok seviyorum.Şubat ayını onunla iç içe geçirmek benim için güzel bir deneyim oldu.Kitapta Robert Browning ve Elizabeth Berret'in aşkını Flush isminde bir köpeğin gözünden eğlenceli bir biçimde anlatılışını okuyorsunuz.Ben 3 günde bitirmiştim.Beğendim ve tavsiye ederim :)

ARKA KAPAK
''... güçlü kuvvetli, enerji dolu, yaşama sevinci içinde genç Robert Browning bir, bomba gibi patlamıştı Elizabeth Berrett'in sessiz hasta odasında. İngiliz edebiyatının en ünlü aşk öyküsüdür onların aşkı. Tiyatro oyunları yazılmış, filmler yapılmıştır bu konuda. Nasıl maktuplaştıklarını, Robert Browning'in Wimpole Sokağındaki bir evde divanda yatan Elizabeth'i nasıl görmeye geldiğini, bu ziyaretten sonra üç ay içinde Elizabeth'in mucize kabilinden nasıl yürümeye başladığını, gizlice evlenip Floransa'ya kaçtıklarını herkes bilir. Hatta Virginia Woolf'un 'The Common Reader'da dediği gibi, İngiliz şiirinin en önemli adları arasında olan bu iki şairden tek dize okumamış olanlar bile! Virginia Woof'un Flush'ı bu konuda son derece sevimli bir kitaptır. Elizabeth Barrett Browning'in çok sevdiği, İtalya'ya kaçarken beraberinde götürdüğü köpeğin yaşamöyküsünü anlatan Flush'da bu aşk öyküsünü bir de o köpeğin açısından görürüz.''

Dalgalar şimdiye kadar okuduğum en ilginç Woolf kitabıydı.Onu hep böyle hatırlayacağım.Bazen okurken sıkıldım.Kendimi çok fazla veremedim kitaba.Belki başka zaman okumuş olsaydım daha çok beğenebilirdim.Açıkçası konuyu pek sevemedim.Yine de sizleri etkilemek istemem.Belki sizler beğenebilirsiniz.

ARKA KAPAK
"Ve benim içimde de dalga yükseliyor. Kabarıyor; sırtı kavisleniyor. Bir kez daha yeni bir arzunun farkında oluyorum, süvarisinin önce mahmuzladığı sonra da gemini çektiği gururlu at gibi bir şey yükseliyor altımda. Sırtına bindiğim sen, şimdi bize yaklaştığını sezdiğimiz düşman kim, bu kaldırımda eşelenerek dururken biz? Ölüm o. Düşmanımız, ölüm. Mızrağımı indirerek ve saçlarım genç bir adamın, Hindistan'da dörtnala giden Percival'in saçları gibi uçuşarak ölüme doğru koşuyorum. Atımı mahmuzluyorum. Sana doğru fırlatacağım kendimi, yenilmeden ve boyun eğmeden, Ah Ölüm!"

Geleneksel roman anlayışından kopuşun öncüllerinden Virginia Woolf'un en özgün yapıtı olarak kabul edilen Dalgalar, hayatın ritmini doğanın döngüsü ve zamanın akışıyla uyum içerisinde yansıtır. Birlikte büyüyen, üçü erkek, üçü kız altı çocuğun, gençliğe ve sonra da yaşlılığa uzanan bir çizgide ve birbirine koşut dokuz bölümde izlediğimiz yaşamlarını monologları ve iç sesleri üzerinden anlatır Woolf. Dalgalar bir metafordur, bu yaşamların yapısını kurar, gelgitleri insan yaşamının ve ruhunun ritmini yansıtır. Tüm kitap boyunca saf bir bilinç akışı tekniği kullanan Woolf, ortak bir trajedinin etrafında şekillenen, farklı ancak yer yer kesişen, birbirini bütünleyen, belki de hepsi bir bütünün parçaları olan hayatları anlatır. Dalgalar, yazarın ortak ve bireysel benlik arayışını, gençlik umutları ve orta yaş çıkmazlarını kaleme aldığı deneysel bir roman, kendi deyişiyle bir "oyun-şiir".

Woolf'un romanlarını okuduktan sonra biraz da öykülerine göz atmak harika bir deneyim oldu benim için.Kitabın baskısı da bu konuda çok doyurucuydu.Öyküleri yıllara göre gruplayıp sunmuşlar.Bu çok hoştu.İçindeki öyküler de gayet akıcı bir şekilde okunabilir.Ben şahsen pek sevdim bu kitabı.Zira Woolf+öykü birleşince ben çok keyiflendim.Tavsiye ederim.

ARKA KAPAK
1906' daki ilk öykülerinden başlayarak 1941' de ölümünden kısa bir süre öncesine kadar tamamlama fırsatı bulduğu tüm hikâyeler, aynı zamanda Woolf' un bir yazar olarak gelişimini de gözler önüne sermektedir. Virginia Woolf okumak düzyazıyı yeni baştan tanımlamaktadır; eşyanın nötesini görmek için edebiyata, sanata doğru atılan zahmetli ancak sarsıcı bir adım.

Bu derleme ile okur bu adımı atarak, edebiyat tarihinde böylesine derin izler bırakmış güçlü bir yazarın kendine has üslubuna, varoluşu her yanıyla çözümlemenin peşinde olan karakterlerine ve romanlarında sıklıkla karşılaştığımız temalara teslim olmanın keyfini yaşayacaktır..

Şimdi yola Aslı Erdoğan ile devam edeceğim.Taa ki mart ayında Amin Maalouf'un Doğudan Uzakta adlı  eserine başlayıncaya dek..Bugün oldukça yorucu bir gün oldu benim için.Stajyerlerim yoktu ve ayrıca 6 tane kuzum karma aşı vuruldu okulda bugün.Onlar ağlayınca ben de neredeyse dayanamayacak ve ağlayacak hale gelmiştim ki Allahtan hemen anneleri alıp götürdüler.Evet sağlıkları için çoookk önemli.Ama onlar öyle ağlayınca içimden böyle koptu gitti bir şeyler :(
İnşallah kuzucuklarımda pazartesi günü okul fobisi oluşmaz...
Herkese keyifli bir haftasonu dilerim.Bendeniz yarın Samsun'a kaçar alışveriş yapıp kafa dinlemeye gider.
Sevgiler :)



11 Şubat 2013 Pazartesi

Jennifer L. Armentrout-Obsidiyen

Son 30 sayfası kalmış bu kitabım az önce bitmiş oldu efendim.Fantastik bir kitap okumayalı epey olmuştu.En son Pc Cast+Kristin Cast'ın son romanı olan Saklanmış'ı okumuştum.Odur budur Obsidiyen'i okumuş oldum.
Obsidiyen akıcı,ele alınır alınmaz rahatça 50-60 sayfa okuyabileceğiniz bir kitap.Uzaylı bir erkekle insan soylu olan Katy arasında geçen olayları konu alıyor.Ben kitabı Alacakaranlık serisinin uzaylı versiyonu gibi geldi.Ama okunmayacak bir kitap değil.Hatta ben bu seriye devam etme kararı aldım.Zira fantastik serileri severim.Daha doğrusu seri kitapları severim :)
Sonuç itibariyle tavsiye ederim ;)

Herkese iyi akşamlar sevgilerrr :))

ARKA KAPAK
Her şeye yeniden başlamak çok berbat.

Annemle birlikte Batı Virginia'ya taşındığımızda, kendimi

sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve

kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar.

Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.

O, ağzını açtı.

Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti.

Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikâye burada bitiyordu

ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni

kurtardı.

Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.

Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin

yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları vardı ve Daemon'ın

bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı.

Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam

gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar

Daemon'ın yanından ayrılmamaktı.

"Obsidiyen'e bayıldım. Romanı bir gecede bitirmeye, kendinizi

Daemon'a kaptırmaya ve serinin ikinci kitabı için sabırsızca

beklemeye hazır olun."

Mim:Hangi Şekilde Kitap Okursunuz?

Sevgili blogger arkadaşım Deeptone yani http://sadevederin.blogspot.com/ adlı blogun sahibi beni çoookkk güzel bir mimde mimlemiş :) (Bu nasıl bir cümle olduysa artık neyse idare edin :P)
Konumuz kitap okuma şekillerimiz..
Her insanın farklı bir kitap okuma şekli vardır bilindiği üzre.Kimisi yatarak okur kimisi masada kimisi koltukta kimisi hamakta falan filan..
Benim kitap okuduğum saat dediğim bir saat yok.Ne zaman olursa olsun okurum.Ama genelde okuduğum zamanlar akşam okuldan geldikten sonra uyuyana kadarki sürede pijamalarımı giyer yanıma kahvemi de alır,slow bir müzik de açtım mı tamamdır.Değmeyin keyfime..Hep aynı şekilde uzanıp okuyamam tabi.Bazen uzanarak bazen oturarak..Sonraaa yolculukta,bir yerde sıra beklerken,kafelerde...Fırsat bulabildiğim her anda kısacası kitabım benimledir.Çantamdan hiçbir zaman kitap eksik olmaz.Mp3 playerımı kulağıma takıp kitabımı açtım mı ooohhh mis.Evdeki halimde genelde resimde gördüğünüz gibi olur...
İşte böyle :)
Sıra geldi mimlediklerime...

-Gülşah
-Kitapeylemcisi
-Kitapsesleri
-Kitapkokusuesra
-Zaman Sözleri
-Kirazlı Dondurma
-Kitapladans
-On The Road
-Rekürsif Düşünce
-Kelebeğin Hisleri
-Baykuş Gözüyle

Sevgileerrr :))

10 Şubat 2013 Pazar

2.Liebster Ödülüm :)

Herkese merhabaaaaaaaaaaaaa!!!!!!!!!
Tatilimin son günü beyler bayanlar..Üzülüyor muyum? Çooookk..Aslında bir yandan öğrencilerimi de özlemedim değil.Neyse konumuz 2.kez almış olduğum Liebster ödülü :)
Sevgili Mustafa yani http://rekursifdusunce.blogspot.com/ adlı blogun sahibi blogger arkadaşım beni bu ödüle layık görmüş.Kendisine buradan teşekkürü bir borç bilirim.Gerçi dün twitterdan bizzat teşekkürlerimi bildirmiş idim :P Gelelim kendim hakkımdaki 11 gerçeğe...
Aslında yakın bir zamanda yaptığım mimde 11 gerçekten bahsetmiştim ama yenileyeyim hemen

-Tipik aslan burcuyum
-Hislerime ve kendime güvenim sonsuz
-Kitaplara ve filmlere deli gibi düşkünüm
-Gezmeyi ve yemek yemeyi çok severim
-Öğrencilerime aşığım
-Çocukları ve hayvanları çoookkk seviyorum
-Tam bir alışverişkoliğim
-Fincanları,kalemleri,defterleri ve rengarenk çorapları çoookkkk severim.Bunlardan koleksiyonum var hatta :P
-Teknoloji olmadan asla
-Aileme ve dostlarıma çok değer veririm.
-Çikolatakoliğim

Şimdi gelelim Mustafa'nın bana sormuş olduğu sorulara cevap vermeye :)

1-En sevdiğiniz sanat dalı nedir?
Tiyatro tabiki.Hoş Alaçam'a geldiğimden beri çok ayrı kaldım.Ama kendime bir araba alayım açığı kapatıcam yani kafaya koydum.

2-Bir evde olmazsa olmaz diyeceğiniz eşya nedir?
Her ne kadar yemek yapmayı beceremesem de buna cevabım fırınlı ocak olur.Aç ayı oynamaz be arkadaş haksız mıyım :D Hele ki ben açken tam bir assoliste dönüşüyorum yani!

3-Çikolata sever misiniz?
Sevmek ne kelime ben çikolata hastasıyım.Hele ki şu an bulunduğum dönem itibariyle krizdeyim.Ama diyette yiyemiyorum ne yazık ki.Nestle Damak favori çikolatamdır.Fıstıklı fıstıklı ne de güzel giderdi şimdi offff :(

4-Bir enstrüman çalabiliyor musunuz?Çalabiliyorsanız hangisi?
Valla bir ara gitara niyetlendim.Hatta gittim simsiyah bir gitar aldım büyük bir hevesle.Ama hocamız sağolsun bizi The Godfather müziği ile başlatmaya kalktı.Ben de hooppp dedim ve bu maceraya gideceğim başka şehirde devam etme kararı aldım.Bunun yanısıra keman,piyano ve en çok da bateri çalmak istediklerim arasında yer alıyor.Bana müstakil ev lazım hacı yoksa kurtarmayacak :D

5-Misafirliğe gitmekten yada size misafirliğe gelmesinden hoşlanır mısınız?
Sadece en yakın arkadaşım Reyyan'a misafir olarak gitmek hoşuma gidiyor.Onun dışında bana misafir gelsin okey başım üstünde yeri var.Ama lütfen pazar günü hariç!

6-Daha önce hayatta yapmam dediğiniz bir şeyi yaptığınız oldu mu?
Evet oldu.Mesela asla ağzıma alkol ve sigara sürmem dedim ama yaptım oldu.

7-Issız bir adaya düşseniz yanınıza kesinlikle almayacağınız tek şey ne olurdu?
Evdeki tartı olurdu evet.Zira kendisiyle aramız iyi değil.

8-Hayatınız film olarak çekilecek olsa başrolü kim oynasın istersiniz?Ünlü biri olmak zorunda değil,demek istediğim siz hariç herhangi biri ama kim?
Hmmm benim hayatım film olsa bir kere komedi olurdu o cepte..Başrolde Belçim Erdoğan olsun isterdim.Çok severim onu.Beni canlandırması hoşuma giderdi :)

9-On yıl sonra tahminen bugünün yada bugünlerin en çok neyini özleyeceksiniz?
Bundan on yıl sonra heralde sanırsam galiba evlenmiş olurum.Ve çok büyük ihtimal de bekarlık günlerimi özlerim :P

10-Gördüğünüz,duyduğunuz ya da bir şekilde şahit olduğunuz ama ben bunu birine anlatacak olsam kimse inanmaz dediğiniz bir şey oldu mu?
Düşündüümm düşündümmmm cıks olmadı..

11-Pazartesi sabahı erken kalkacak olmak mı daha kötü,yoksa hafta sonunu bomboş geçirmiş olmak mı?
Offff yarın sendrom yeniden başlıyor yaaa..Tabi ki pazartesi sabahı erken kalkacak olmak daha kötü.Çünkü hafta sonum boş geçmez.Çıkar yürüyüş yaparım 1.5 saat sonra film izlerim kitap okurum.İllaki yapacak bir şeyim olur :)

Şimdi sıra geldi benim ödüllendireceğim 11 bloggera 11 soru sormaya..

1-Bir kitabı alırken en çok neye dikkat edersiniz?Konusu mu,kapağı mı,yazarı mı,fiyatı mı?
2-Hayatta "asla yapmam dediğiniz" bir şey var mı?
3-Alışveriş yaparken en çok ne almayı seversiniz?
4-Favori filminiz,kitabınız,yazarınız ve oyuncunuz desem?
5-Bugünlerde ruh halimi en iyi yansıtan şarkı dediğiniz bir şarkı var mı?
6-Hayatınız bir kitap olsa kimin yazmasını ve ne türde bir kitap olmasını isterdiniz?
7-En çok görmek istediğiniz ülke hangisi?
8-"..................Bu üç eşyamı asla yanımdan ayırmam" hadi boşluğu doldurun bakalım :)
9-Şu yemek olsa her gün yerim dediğiniz yemek hangisidir?
10-Her insanın bir yeteneği vardır bence..Sizinkisi nedir?
11-Kendinizi 3 kelime ile tanımlayın desem?

Bunlar da benim sorularımdı :) Benim takipçi sayısı 200den az olan tandığım çok fazla blog yok.O bakımdan 11i bulamayacak ödül verdiklerim.Onlar da daha önce almıştı ama ben yine de yazayım.

Kitapkokusuesra
Zaman Sözleri
Kirazlı Dondurma

Sevgiler :)

8 Şubat 2013 Cuma

Ethan Coen-İhtiyarlara Yer Yok/William Wyler-Koleksiyoncu

İyi akşamlar blogger dostlarım :)
2 tane film ile karşınızdayım..Az önce bol ödüllü güzel bir film izledim.İhtiyarlara Yer Yok..Harikaydı..Bir çanta dolusu para ve birçok insanın başına gelenler..İnanılmaz bir oyunculuk..Özellikle de Javier Bardem'den..Her yönüyle hayran kaldım.İzlemediyseniz kesinlikle izleyin derim.

2.filmi de aslında izleyeli çok oldu.İstanbuldayken Reyyanla beraber izlemiştik.Uykudan ölmek üzereydim.Ama bu filmi izleyince uyku muyku hak getirdi yani.
Bir adam var kelebek koleksiyonu yapıyor.Ama yanısıra çok da garip bir kişiliği var.Onu gören zararsız kendi halinde biri sanır.Fakat o hiç de göründüğü gibi biri değildir.İlginç bir filmdi.Söyleyecek bir şey bulamıyorum.Aslında var ama söylemeyeyim.İzlemek isteyen olursa spoiler yapmamış olurum.
Tavsiye edilir efendim.
Herkese keyifli haftasonları diler öperim :)


7 Şubat 2013 Perşembe

Chan - Wook Park/İhtiyar Delikanlı (Film)

Uzuuuunnn zamandır bana izlememi söylenen bir filmdi Oldboy-İhtiyar Delikanlı...Epey yorum okumuştum hakkında..Ve gözüm de korkmuştu yani.Acaba katlanabilir miyim diye?Çünkü bir intikam söz konusuydu bu filmde..Akla gelebilecek en acı şekilde...
İzleyiniz efendim.Zira ben dumur olmuş haldeyim daha fazla konuşamayacağım...
İyi geceler..

"Gülersen tüm dünya seninle birlikte güler.Ağlarsan tek başına ağlarsın."

5 Şubat 2013 Salı

Michael Haneke-Amour

Konusu,oyunculuğu ile muhteşem bir film izledim ben bu akşam..Adından da anlaşılacağı üzre konu AŞK...
Yaşlı bir çiftimiz var filmde.Birbirini çok seven.Kadın bir gün felç geçiriyor ve eşine muhtaç kalıyor.Zamanla tabi durumu daha kötüye gidiyor.Eşi ona her gün özenle bir bebeği bakar gibi bakıyor.Ama öyle bir an geliyor ki ne kadın ne kendisi bu duruma dayanamıyor...
Hani bir söz vardır ya eğer seviyorsan onun gitmesine izin de vermelisin..İşte bu filmin hikayesi de bu söz üzerine kurulu bence..
İzleyiniz efendim zira ben çok ama çok beğendim.
Sevgiler...

Mimlendim :)

Sevgili blogger arkadaşım Kelebeğin Hisleri beni mimlemiş :) Ben mimleri çok severim.Teşekkürler :) Şimdi gelelim konuya..Değişik soru grupları var ve sizler bu gruptan birini seçerek cevaplamaya başlıyorsunuz..Buyrun bakalım benden neler dökülmüş benden :)


1-neye zaafınız var?mesela neyi yapmıcam dediğiniz halde yapıyorsunuz ya da yemeden duramıyorsunuz , kendinizle cebelleşiyorsunuz? :)
Kola içmek sanırım benim tek zaafım..Her gün içmicem diyorum ama içiyorum.Ama bugünden itibaren no kola ;)

2-Sevmek ve sevilmek dersem bana ne anlatırsınız?
Sevmek bence bir insanı kendini düşündüğün gibi düşünmek ve sevmeyi onun için her şeyin en iyisini istemeyi ifade ediyor..Sevilmek de bence dünyada hissedilebilecek en güzel şey..

3-Kitaplarınızı yorumlarken neye dikkat edersiniz? Neye göre o kitabı anlatırsınız?
Blogumda kitapları yorumlarken fazla detay vermeyey çalışırım.Olur ya bir başkası da  kitabı okurdur veya okumayı düşünürdür.Spoiler işin içine girdi mi insanda heves kalmaz yani :)Genelde sevdiğim yazarların kitaplarını almayı tercih ederim.Konusu da benim için çok önemli.Sayfalar akmıyorsa biter o kitap benim için.Raflarda kalır gider.

4-Hayallerinizin ülkesi neresi? Oraya ilk kez gideceksiniz, orada kiminle olmak ve ne yapmak isterdiniz?
Hayallerimin ülkesi kesinlikle İtalya..Oraya sevdiğim kişiyle yol arkadaşım dediğim kişiyle gitmek isterim.Tüm ülkeyi gezip,yemeklerini kültürünü tatmak isterim :)
5- Meraklı mısınızdır?  Sizce merak iyi bir huy mu yoksa kötü mü? Ve meraktan şunu bile yaptım dediğiniz bir şey paylaşır mısınız :)
Çok meraklı bir tip değilimdir.Merak bence iyi bir huy ama yerine göre..Sigarayı çok merak ederdim.Bu merakımı bir tane içerek giderdim o bana yetti.

6- Yaşadığınız şehirde gitmekten ve orada olmaktan mutlu olduğunuz restoran yada  cafe ve orada yediğiniz en güzel yemek ne ki acaba?
Küçük bir ilçede yaşadığım için burada öyle bir yerim maalesef yok.Ama Ordu'da yaşarken oradaki favori mekanım Şamata Cafe idi.Oranın karışık ızgarasına aşığım.Benay Abla muhteşem yapar :)
7- Hayat kısa ve zaman çok çabuk geçiyor o zaman ....... yapalım.  Nokta noktalı yer senin için neyle dolmalı?
O zaman kafamıza göre yaşamalı,hiçbir şeyi hiçkimseyi takmamalıyız.Oluruna bırakmalıyız.

8- Doğum gününüzde sizi mutlu edebilecek en büyük sürpriz ne olur?
Ben ağustos doğumlu biri olarak şansızım.Çünkü hiçbir zaman arkadaşlarımla bir doğum günü yapamadım.Hep tatil zamanına denk geldi.O bakımdan sevdiğim dostlarımla güzel bir yerde kutlama yapmak benim için harika bir doğum günü olabilir :)
9- Hayallerinizdeki işi mi yapıyorsunuz ya da hayalinizdeki yerde misiniz?
Çocukları çok sevmeme rağmen anaokulu öğretmeni olmak hayalimdeki meslek değildi.Ben aslında ingilizce öğretmeni olmak istiyordum.Ama tabi şimdi işimi çok seviyor ve severek yapıyorum.
10- Kendinizle ilgili kimsenin daha önce bilmediği bir şeyi bizimle paylaşır mısınız?
Ev işi yapmaktan nefret ederim.Yemek yapmayı hiç bilmem.Beni alan aç kalacak şimdiden bilsin :) Kimsenin bilmediği çok ciddi bir şeyim yok bunun dışında :D
11- Dostluk sizin için nedir? Gerçek dost olabildiğinize inanır mısınız? Ve Uğruna neler yaparsınız?
Dostluk benim için her zaman çok önemli ve değerli bir kavram..Dostum dediğim insanlar 4-5 kişiyi geçmez..Onlara çok değer veririm ve her zaman yanlarında olmaya çalışırım.Gerçek dost olup olmadığımı ancak dostum dediğim insanlara sorarak öğrenebilirsiniz.Buna kendim cevap vermem doğru olmaz.Dostum dediğim insanlar uğruna yapmayacağım şey de kalmaz.
Bunlar mimdeki ilk aşamaydı.Sıra geldi ikinci aşamaya.O da hakkımızdaki 11 gerçeği yazmak.

-Tam bir aslan burcuyum.
-Kitap delisiyim.Kitaplarsız asla
-Aileme deli gibi düşkünümdür.
-Dostlarıma çok değer veririm.
-Gezmeye bayılırım.Hayatımdaki kişiler "bu akşam veya bugün ne yapsak değil hadi gidiyoruz" demeli bana
-Diyetlerden nefret ederim.Ama şu sıralar uymakta biraz sıkıntı çektiğim bir diyet listem var.Beni muayeneye bekleyen dünya şekeri bir diyetisyenim :)
-Harry Potter hastasıyım.Her yıl okuyup izlemezsem eksiklik hissederim.
-İnsanlara hemen güvenemem
-Hemen sıcaklık gösteremem.Karşı taraf samimi olursa o zaman tamamdır.
-Çocukları ve hayvanları çooookk severim.Annem olmasa ev hayvanat bahçesine dönmüştü bile.Ama şu aralar sadece kuşum limonla yetinmekteyim 
-Teknolojiye düşkünüm bunu da itiraf etmiş olayım :P

Sıra geldi son aşamaya..Bu aşamada ben de mimlediklerime birkaç soru soracağım :)

1-Kitaplar senin için ne ifade eder?Neye göre kitap alırsın?
2-Filmlerle aran nasıldır?İzlemeden önce konuya mı,oyunculara mı yoksa yönetmene mi bakarsın?
3-Bencil misin?
4-Blog senin için ne ifade eder?  
5-Dostluk senin için nedir?
6-Meraklı mısın?Merak ettiğin bir şeyi nasıl öğrenirsin?
7-Ne burcusun?Doğum gününde seni en çok hangi hediye mutlu edebilir?

İşte böyle...gelelim mimlediklerime...

Gülşah
Kirazlı Dondurma
On the road
Asarya Kurt

Sevgiler :)   

4 Şubat 2013 Pazartesi

Dün Günlerden BARIŞ MANÇO idi

Dün Reyyanımla sabah 10'da düştük yollara..Kabataş'ta Barış Manço vapurunu beklemekteyiz.Çünkü her sene düzenlenen Barış Manço anma etkinliklerinde bu güzel vapurda toplanılır,Barış şarkıları söylenir ve Barış Abi ziyaret edilir.Yine şarkılar eşliğinde geri dönülür.
Dün Reyyanımla böyle güzel bir günü beraber geçirdik.İstanbulda son günümdü.Reyyan da 5 yıldır İstanbulda yaşıyor ama sınavlarından fırsat bulup bu güze etkinliğe katılamıyordu.Benim için de zamanı hiç uygun düşmemişti şimdiye kadar.Çünkü hep kar kış olurdu şimdiye kadar.İlk defa Ocak ve Şubat ayları bize güzellik yaptı.8 yıldır dostuz ama ilk kez Reyyanın doğum gününü beraber kutladık ve bu etkinliğe katılabildik.Kısacası 2013 bizim için ilklerin yılı olarak başladı.
Vapuru beklerken daha Barış şarkılarını mırıldanmaya hatta bir süre sonra olduğumuz yerde delicesine dans ederken söyledik.Sonrasında vapur geldi ve hemen o atmosferi yaşamaya başladık.Bir yandan Barış sevgisi bir yandan Onun şarkılar..Harikaydı harika...Aldığım Barış Manço t-shirt'ü ile de Barış ruhunu böyle yaşarım :)

Uzun zamandır böylesine duygulu böylesine coşkulu olmamıştık...Barış abiyle büyüyen bir çocuk olarak kendimi çok şanslı hissediyorum..O her zaman başkaydı ve hep öyle kalacak..Onun öğütlerini hiçbir zaman unutmayacağım.Hatta şimdiden öğrencilerime de onun öğütlerini dinletiyorum ve inanın benim söylediğimden daha çok etki bırakıyor çocuklarda..Barış abinin büyüsü farklı tabi..
Vapur Barış abinin küçük oğlu Batıkan dj kabinindeydi ve bizi coşturdu
Sonrasında Doğukan görevi devraldı ama kalabalıktan onu fotoğraflayamadım.Hepsi çok tatlıydı..Sonrasında Erol Evgin'in oğlu Murat Evgin de oğluyla aramıza katıldı.O ufaklık çok ama çok tatlıydı.Girişte onu kaybetmişler ama sonrasında bulmuşlar.Sonrasında ona da mikrofon uzattılar ve Hal hal'ı söylettiler :)Böyle bir sevimlilik güzellik olamaz.Cem Karaca'nın oğlu Emrah Karaca da bizlerle oldu ve şarkı söyledi..Tabi dediğim gibi dans etmekten ve kalabalıktan o anları fotoğraflayamadım buradan özürler diliyorum sizlerden..

 Sonrasında hep beraber Kanlıca'ya geldik ve yürüyerek Barış Abi'ye gittik.. Ona olan görevimizi yerine getirdik..
Kanlıcaya gelince o meşhur yoğurdundan yememek olmazdı.Vapura geri dönüp yoğurtlarımızı yedik ve bizi Doğukan yeniden coşturdu.Bolca Barış şarkıları söyledik ve eğlendik..Böylece canım Barış Abimizi en güzel şekilde anmış olduk..Hani insan hatırlanmadığında ölür derler ya işte Barış Abim bu duruma hiçbir zaman düşmeyecek ben eminim..
Bu güzel etkinliklerin ardından ver elini 81300 Moda...Barış Abimin müze haline gelen evine ziyarete..



Zaten İstanbula ne zaman gelsem bu eve gitmek Reyyan ve benim için bir ritüel oldu..Çok seviyoruz burayı..Barış Abiyle iç içe oluyoruz her anında...
Giriş katını gezdikten sonra Batıkanın odasında Adam Olacak Çocuk programını izledik.Her zaman bunu yapıyoruz.Sonrasında bağışladığım Barış Abi kasetlerimi gördüm çok mutlu oldum.Onların orada İrem SUNGUR arşivi olarak geçmesi orada sergilenmesi harika bir duygu benim için :)
Ardından müzenin yazlık bahçesinde sergilenen Barış Manço takılarına baktık ve hayran kaldık hepsi harikaydı..Bir dahaki gelişimde orada gözüme kestirdiğim bilekliği alıcam ki ona bayıldım :)
İşte böyle sevgili blogger dostlarım..Harika bir gün yaşadık Reyyanımla..Barışla dolu dolu bir gün...
Bu sabah da artık Alaçam'a evime geldim.Bir hafta da evimde dinlenip yeni döneme hazırlanma vakti şimdi benim için :)
Herkese sevgiler...


İyi ki Doğdun Reyyanım :)

2006 yılında internette dolanıyordum..Daha çok yeni bir dünya internet benim için o zamanlar..Üniversitede ilk yılım..Harry Potter ve Ateş Kadehini sinemada annemle izlemişim ve filme aşık olmuşum.(Daha çok Harry rolündeki Daniel'a tabi :P)
Eve gelip hemen filmi ve Dan'i araştırdım.Allahım kimdir bu necidir derkeeennn karşıma resmi sitesi çıktı bu oğlanın..Sonrasında bu sitede bir de chat bölümü vardı.Baktım herkes ingilizce konuşuyor dedim hadi irem göreyim seni kızım konuştur ingilizceni :D hem pratik yaparsın hem geliştirirsin diyerekten daldım olaya...
İlk gün herkesle konuştuk falan filan..Siteye girdiğim 3.gün bir kızla tanıştım.Adı Reyyan-mış.İlk başta ingilizce konuştuk.Sonradan onun da türk olduğunu öğrendim tabi.Biz uzun süre o sitede konuştuk.Sonrasında msn adreslerimizi verdik oradan devam ettik.Her gün konuşuyoruz paylaşımlar,anlatılanlar çoğaldıkça biz daha da yakınlaşmaya başladık..Zaman içinde bu çatlak hatun benim arkadaşım olmaya başladı.Sonrasında candostum oldu ve artık ben ona direkt kardeşim diyorum..O da bana..Hayatımda başıma gelen güzel şeylerin başında Reyyan gelir :)
Mesela Orduda hiçbir arkadaşımda kalmama iznim yokken taaaa Karamanlara onda kalmaya gittim..Asla gitmem dediğim İstanbul benim için su yolu oldu..İşte hepsi bu çatlak kişi tarafından oldu :) Ama harika mı oldu cevabım heerrrr zamaaannn :)) Seviyorum bu çatlağı ben yaa..Bunun için size binlerce neden gösterebilirim:
-Beraber yemediğimiz halt kalmadığı için
-Bana istanbulu sevdirdiğin için
-Kendimi daha iyi tanımama neden olduğun için
-Her anımda sadece bir telefon kadar uzakta olduğun için
-En kötü kavgalarımızı etmiş olsak da kısa sürede eski halimize geldiğimiz için
-Karşılıklı saçmalayabildiğimiz ve birbirimize o anlarımızda bile tahammül edebildiğimiz için
-Mesajlaşmaktan sıkıldığımızda birbirimizi gecenin 3ünde bile arayabildiğimiz için
SENİ ÇOOKKK SEVİYORUM KARDEŞİM <3
Canım sıkkın olduğunda,mutlu anlarımda her anımda yanımda olan şahsiyet..İyi ki varsın iyi ki doğmuşsun..Aynurcuma tekrar tekrar teşekkür ediyorum senin kadar şeker senin kadar içten bir insanı dünyaya getirdiği için...
Hep böyle kal hep yanımda kal
Nerede nasıl ve kimlerle olursak olalım...
Seni seviyorum :)

Tess Gerritsen-Ruhundaki Zehirle Yüzleş

Selamlar herkese :))
Bu sabah saat 10:10 itibariyle İstanbul'dan evime dönmüş bulunmaktayım.Harika bir hafta geçirdim.Dostlarla gezintilerle dolu harika bir tatil oldu benim için :) Hele o İstanbul kalabalığı bana ilaç gibi gelen yegane olay yani..
Neyse tatil detaylarını sonra anlatacağım ayrı bir postta.Şimdi konumuz kitabım :)
Tess Abla tutkumu artık herkes biliyor.Yolda bana eşlik eden kitabım yine bir Tess kitabı oldu.Kendisinin son kitabı.Genel olarak kitabı sevdim.Akıcı ve sürükleyiciydi.Ama sanki bir şeyler eksikti gibi geldi bana..Pat diye bitiverdi sanki.Yada bana öyle geldi.Belki sizler okuduğunuzda aynı duyguya kapılmazsınız.
Bitirdiğim diğer kitap da Virginia Woolf-Flush.Ama onu ay sonu okuduğum diğer Virginia kitapları ile aynı yazıda paylaşacağım :)
Bu hafta benim için yine filmler ve kitaplarla dolu bir dinlenme ve Samsun gezmeleriyle dolu bir hafta olacak :)
Sevgiler...

ARKA KAPAK
 İlk ceset tam bir muammadır...

Kız genç ve güzeldi. Üzerinde, bir telefon numarası karalanmış kibrit kutusu dışında bir delil bulunamamıştı.

Sonraki ceset bir uyarı…

İkinci cesedin ardından adli tıp uzmanı Kat, şehrin sokaklarında acımasızca dolaşan bir seri katilin varlığından endişe eder. Fakat ne polis ne de belediye başkanı onunla aynı düşüncededir, çünkü Kat’in şüphelendiği kişi şehrin en tanınmış isimlerindendir.

Peki sıradaki ceset... kendisi olabilir mi?

Ölü sayısının artması üzerine Kat, katili ortaya çıkarmak için harekete geçer. Fakat katil sandığından daha da yakınındadır. Kat’in ona doğru attığı her adım acaba kendi sonunu mu getirecektir?