18 Kasım 2013 Pazartesi

Hakan Günday-Daha / Harper Lee-Bülbülü Öldürmek

Herkese iyi akşamlar sevgili blogger dostlarım...şuana kadar gayet keyifle blogumun başına oturmuştum ki çocukluğumun bir değerli insanını daha yitirmiş olduğumuzu öğrendim ve tüm keyfim kaçtı...
Saygıdeğer üstad Nejat UYGUR...Işıklar içinde huzurla uyu...Seni hiçbir zaman unutmayacağız...2013 artık bizden ne kadar daha değerli insanı alacaksın merak ediyorum.Dilerim bu son olur...29 Aralık 2012 günü zaten benim için belliydi berbat bir yıl olacağın.Artık bir an önce defol git ve yerini (umarım seni aratmaz) 2014e bırak...Neyse gelelim kitaplarımıza...


Bu sefer Hakan Günday okumalarım kısa aralıklı oldu.Kinyas Ve Kayra'nın erkisi halen sürerken üstüne son kitap Daha okununca açıkçası bana tam bir tokat gibi oldu.Zaten her Hakan Günday kitabı bitişinde tokat yemiş gibi oluyorum.Gaza var 9 yaşında insan tacirliği yapıyorlar babasıyla...O sırada insanlara yapmadığı kötülükler kalmıyor tabi..Kendisi de birçok travma yaşıyor bu sırada...Okurken çok yerde ağzım açık kaldı,hatta iğrendiğim yerler bile oldu.Ama yazar,kitap kendini okutuyor mu? EVET hem de nasıl...
Kısacası ben gibi bir Hakan Günday hastasıysanız hemen alın okuyun derim.Yazarın tüm kitaplarını edindim geçtiğimiz haftalarda.Hepsini aralıklarla okuyacağım.Bu arada kitap ağacı grubumuzdan canım Arzu Ablacım Hakan Günday'ın Gaziantepteki Don Kişot Kitabevindeki imzasına katılacak ve bizlerden bol sevgi selam iletecek kendisine :) Ablaaa seni çok çok çok ama çok kıskanıyorum bu konuda :D Bak yine kulaklarını çınlatmış oldum der kocaman öperim :*

ARKA KAPAK
 
“Sen doğmadan iki sene önce... Bir tekne vardı, hiç unutmam, adı Swing Köpo... Rahim diye bir itin teknesi... Neyse, yükledik malı... En az 40 kelle var. Biri de hasta. Nasıl öksürüyor, bir görsen! Bitmiş herif! Kim bilir kaç yaşında, belki yetmiş, belki seksen...”
Babam bir katil olmasaydı, ben de olmayacaktım...


Biten 2.kitabım da kitap ağacı grubumuzla okuduğumuz 3.kitabımız Bülbülü Öldürmek oldu.Bu kitap yazarın ilk ve tek kitabıymış ve Pulitzer ödüllü.Aslında ödüllü kitaplara ve yazarlara yaklaşımım biraz önyargılı yaklaşırım.Ama bu kitap beni farklı düşünmem konusunda uyarmış oldu sanki...Çünkü çok beğendim ve bitmesini hiç istemedim okurken.
30lu yılların Amerikasında bir zencinin bir beyaza tecavüz ettiği iddia edilir ve zenci mahkemeye çıkarılır.Tüm üyeler beyazdır ve daha önce zenciler lehinde bir karar verdikleri de bilinmemektedir.Bu hikaye 9 yaşında bir kız çocuğunun gözünden bize aktarılıyor.Dili üslubu harika..Ayrıca ben çocukların gözünden anlatılan kitapları ayrı bir seviyorum.Sanırım çocuklarla çalıştığım ve onları çok sevdiğim için :)
Kısacası bu kitabı hala okumadıysanız alıp okuyun ve ardından da bir an önce filmini izleyin derim.Bizler yakın zamanda kitap ağacı film kulübümüzle okuyacağız :)

ARKA KAPAK
 Bu kitap Amerikan Kütüphaneciler Birliği'nce yüzyılın en iyi romanı seçilmiştir.

Uzun süredir en çok aranan kitaplar arasında yer alan Bülbülü Öldürmek yeniden piyasada...

"İstediğiniz kadar şakrak kuşu vurabilirsiniz ama bülbülü öldürmek günahtır, bunu asla unutmayın."

Amerika'da 1930'ların Güney Eyaletleri'nden birinde bir zenci beyaz bir kızın ırzına geçmekle suçlanır. Önyargılar, şiddet ve riyakârlıkla beslenen Güneyli erişkinlerin ırk ve sınıf ayrımı konusundaki mantıksız yaklaşımlarını Scout ve Jem Finch adlarındaki iki çocuğun ağzından keyifli bir dille bize aktaran roman, aynı zamanda kent halkının vicdanına karşı tek başına karşı koyan bir erkeğin mücadelesini de anlatıyor.
Tüm zamanların en çok sevilen klasiklerinden olan Bülbülü Öldürmek, 1960 yılında yayınlandığından bu yana birçok saygın ödül kazanmıştır.
Pulitzer Ödülü de kazanan roman, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada otuz milyondan fazla satmış ve ünlü yıldızların başrolünü oynadığı film, Oscar kazanmıştır.


Son olarak paylaşmak istediğim bir şey var. O da bu yılki okuma durumum :) bu yıl Vikitapta 100 kitap hedefimi çok şükür tamamladım aynı zamanda Bülbülü Öldürmekle 1 fazla okumuş oldum :) Daha da devam edecek yıl bitene kadar :) 2014 yılı hedefime henüz karar vermedim ama sanırım o da 100ün üstünde bir rakam olur :)
Şimdilik benden bu kadar dostlar..
İyi geceler sevgiler :)

11 Kasım 2013 Pazartesi

9.11.2013 Kitap Ağacı Tüyap Buluşması :)


Bu akşamın 2.yazısından tekrar merhabalaaarr :))
Sizlere daha önce bizim harika insanlar topluluğu olan "Kitap Ağacı" grubumuzdan bahsettiğimi hatırlıyorum.18 Eylülde kurulan bu grup 1 aydan kısa sürede 1600den fazla kişiyle hızla büyüdü ve hala büyümeye de devam ediyor.Hatta daha şimdiden 3.kitabımızı seçtik ve okumaya da başladık.Harper Lee-Bülbülü Öldürmek.Ayrıca bu gurubumuzla her pazar film de izliyoruz.Bu filmler de edebiyat uyarlamalarından her hafta bir başka üye tarafından seçiliyor.
İşte biz bu güzel grubumuzla geçtiğimiz cumartesi günü yani 9 kasım 2013 tarihinde İstanbul Tüyap Kitap Fuarında buluştuk.İnstagram,facebook ve twitterdan sürekli iletişim halinde olundu ve fuarda hep beraber muhteşem vakit geçirdik.Tabi ben bir hafta öncesinden okulumdan 8 kasım cuma günü için iznimi ayarladım ve ilk başta grubumuzdan çok yakın olduğum dostum Cansuma taaa Çorlulara gittim.O gün onunla kaldım.Çok eğlendik.Ailesiyle tanıştık,yemekler yedik,dizi izledik,film izledik.Sohbetler edildi.Buradan ona tekrardan çookk çookk teşekkür ederim her şey için :) Cumartesi günü de Cansumun erkek arkadaşı bizi fuar alanına getirdi.Önce dostlarımızla tüyaptaki kafede sohbet ettik,bol bol fotoğraflar çekindik.Sanki her gün bir aradaymışız gibiydik.Daha sonra fuar gezildi.Stantlar talan edildi,alışverişler yapıldı.İmza saatlerine katılındı.(Ben Ayşe Kulinle tanışamadım ama inşallah İzmir Tüyapa) Yitik Ülke Yayın Evinin değerli yazarlarıyla tanıştık.İmzalarımızı aldık.Dostlarla hediyeleşildi.Bolca kahkaha atıldı :) Kısacası muhteşem ötesi bir gün geçirdik.Akşam Tüyap çıkışı Karaköy Odessa Restorantta yemek yenildi (reyyoşumun evi ters yönde kaldığı ve çok trafik olduğu için son anda katılamadım)
Artık ailemiz gün geçtikçe daha da büyüyor ve  daha çok tanışıldıkça daha da çok bağlanıyor birbirine...Kitap Ağacı ailesi artık benim 2.ailem...Hepsini çok ama çok seviyorum dostlarımın..Bana bir kez daha iyi ki kitaplar var iyi ki sizler varsınız dedirtiyorlar...Bundan sonra dilerim daha sık biraraya geliriz ve bu bağımız hiç kopmaz.Bundan sonra eğer bir aksilik çıkmazsa İzmir Tüyap'a gitmeyi planlıyorum Nisan ayında.Ve inşallah bir aksilik olmazsa yine Kitap Ağacı Ankara buluşmasına :)
Şimdilik benden bu kadar sevgili blogger dostlarım...Artık sizler Tüyaptan geriye kalan karelerle başbaşa bırakıyorum.Ben susuyorum ki fotoğraflar konuşsun :)
Sevgiyle,kitapla kalın...

                        Öncelikle 26 yıllık ahir ömrümde ilk defa minik bir çantayla yolculuk yaptım :D
                             

                          Cansumun evinde mutfağından görünen manzara :)
                             

                          
                             Cansumla :)




           
                  











                         Şimdiii sırada Tüyap ganimetlerim var :)
               
                       







 
               Cansumun ve Dilek'imin hediyeleri :) Çok teşekkür ederim bitaneciklerim <3 Bir de kitap var    Cansumun hediyelerinden.Ama onu imzalı kitaplarımla tanıtmak istiyorum :)
                     
                     

                           Gelelim imzalı kitaplarıma ve imzalarını aldığım değerli yazarlara :)
                      Öncelikle kitap ağacı ailemle okuyacağım kitabım olan Bülbülü Öldürmek'i dostlarıma imzalattım.Harika bir hatıra oldu benim için.Benim tüm kitaplarım kıymetlidir.Ama onun yeri ayrı olacak :)
                      
                               





Değerli yazarlarımız Kadir Aydemir,Kezban Şahin Taysun,Selim Çiprut bana kitaplarını imzaladılar :)
Akşam yemeğinde yine değerli yazarlarımızdan Serkan Koktay da dostlarla oldu.Salçalı Ekmek adlı kitabını imzaladı.Bana da en kısa zamanda ulaştıracaklar :) Vee grubumuzdan Özgür abi de hepimiz için Aşkın Gözyaşları yazarı Sinan Yağmur'dan imzalı kitap getirmiş.Bu ince düşüncesi için tekrar teşekkür ederim Özgür abi :) Yine grubumuzdan Serpil ablam da her birimize üzerinde resmimiz ve yazının başında gördüğümüz kitap ağacı logomuz olan kupalar yaptırmış.O da en kısa zamanda bana ulaştırılacak Cansum tarafından.Ablacım tekrar teşekkür ederim sana da hepinizi seviyorum :)
                                    




İşte böyleeee :)))
Hayatımızda her zaman böyle güzel anılar biriktirebileceğimiz,bol kitaplı ve mutlu günlerimiz olsun inşallah :)
Sizler de yorumlarınızda neler okuduğunuzu benimle kısaca paylaşırsanız sevinirim :)
Hoşçakalın...

Jojo Moyes-Sevgilimden Son Mektup


iyi akşamlar sevgili blogger dostlarım kitapkurtlarım :)
Bu sefer arayı fazla açmadan sizlerle buluştumm :)) Kitabım biteli 4 gün oldu.Ama araya birkaç güzel günü sıkıştırdığım için yazmayı dönüşe bıraktım.Bir sonraki yazımda detayları vereceğim.
Gelelim kitabımıza...
Kitap yazarın çıkması için dört değil dörtbin gözle beklediğim 2.kitabıydı.Daha önce Senden Önce Ben adlı romanını okumuştum yazarın ve inanılmaz beğenmiştim.Ağlamaktan da gözlerim şişmişti.Bu kitabı da aldığımda aynı tadı bekledim.Ama ne yazık ki beklentimi karşılamadı.Çok güzel bir şekilde odaklandım ve konusu da aslında güzeldi.Fakat olmadı işte anlatışı sevemedim.
Kitap bizi bazı bölümlerinde bizi 1964 bazı bölümlerinde ise 2003 yılına götürüyor.Ortada yine bir aşk var ve pek de mutlu bir sonla bitmemiş zamanında.Yıllar sonra gelişmeler yaşanıyor ve olaylar böyle devam ediyor.
Ama ben dediğim gibi önceki kitapta aradığım tadı bulamadım.Demek ki çok beklentiyle yaklaşmamak gerekiyormuş.Okuyup okumamak size kalmış.Bana sorulduğunda tavsiye edeceğim kitaplar arasında yer almayacağı kesin.
Keyifli akşamlar sevgiler :)

ARKA KAPAK
En azından şunu bil ki bu dünyada seni seven bir adam var.
Seni her zaman seven ve bu ona zarar verse de hep sevecek olan bir adam...

1960. Jennifer Stirling zengin kocasının servetiyle lüks bir hayat yaşamaktadır. İstediği her şeye sahip olduğunu zannetse de bir gün ondan her şeyi arkasında bırakıp kendisiyle gelmesini isteyen bir adama âşık olur. Hayatında ilk defa tutkuyu hisseden Jennifer'ın önünde iki seçenek vardır: Ailesine ihanet etmek ya da aşkının peşinden gitmek...

2003. Gazetecilik kariyerinde zirveye yükselmek isteyen Ellie Haworth ünlü ve karizmatik bir yazarla ilişki yaşamaktadır. Aslında çok mutlu olması gerekirken sevdiği adamın başka bir kadına ait olması Ellie'nin hayatını ve tercihlerini gözden geçirmesine yol açar. Bundan böyle ya eksik bir sevgiye razı gelecek ya da kendini korkusuzca gerçek aşkın kollarına bırakacaktır...

Bir gün Ellie, gazete binasının tozlu arşivinde 1960'lardan kalma aşk mektuplarına rastladığında iki kadının hayatı beklenmedik bir biçimde kesişir. Acı bir aşk hikâyesinin eksik parçaları bir araya gelirken Jennifer ve Ellie'nin hayatı geçmiş, gelecek ve günümüzle tekrar şekillenir.

2 Kasım 2013 Cumartesi

Ahmet Ümit-Beyoğlu'nun En Güzel Abisi


İyi akşamlar sevgili kitapkurtları :)))
Yine güzel bir kitap bitti bu sabah.Ama ben yazısını ancak yazabiliyorum çünkü bugün çok sevdiğim bir arkadaşım bana geldi.Bolca gülüştük,yedik içtik ve konuştuk :)
Yine bir Nevzat komiser romanı ile karşı karşıyayız.Zaten Ahmet Ümit'in tarzını,romanlarını bilenler onu çok severek okur ve deli gibi takip ederler.Biz de uzun zamandır bekliyorduk bu kitabın çıkmasını.Çıktıktan 3 gün sonra annem aldı getirdi.İlk 4 gün okuyamadım.Sonra okudum ve 6 gün içinde bitirdim.Cinayetler,aşklar,yaşamlar..Her şey bir aradaydı yine bu kitapta.Konusuna çok fazla değinmek istemiyorum.Çünkü çok yeni bir kitap ve okumayanlara spoiler olsun istemedim.Eğer sizler de Ahmet Ümit'i seviyorsanız kaçırmayın derim.İnşallah bir aksilik çıkmazsa 9 Kasımda da kendisiyle Tüyapta tanışma şansı bulacağım.Çok çok güzel bir cumartesi ben ve kitapdostlarımı beklemekte.Şimdiden çok sabırsızlanıyoruz :D
Benden şimdilik bu kadar.Kendinize çok iyi bakın.Kitapla ve sevgiyle kalın :)

ARKA KAPAK

Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikâyesi.

Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."