31 Aralık 2013 Salı

2013 Dökümanı 2014 Planları Hedefleri


2013ün bitmesinesayılı saatler kala herkes gibi ben de 2013ün getirdiklerini götürdüklerini buraya dökmek istiyorum. Bakalım neler getirmiş neler götürmüş...

13 benim için uğursuz bir sayıdır.Nedense 3lü olan hiçbir şey bana iyi gelmedi şimdiye dek.O bakımdan 2013 de benim için başlangıcından sonuna kadar hiç güzel olmadı.

-2013ün ilk gününde sevdiğim dediğim,onunla bir hayat kurabileceğim dediğim insan elimden kayıp gitti.Bunu kendisi istedi daha çok ama sonuçta giden gitti ve bitti...
-2013te birçok değerli insanımızı yitirdik.
-2013te ilk kez tam gün sınıfında öğretmenlik yaptım.Benim için güzel bir deneyim oldu.Ha tabi zorlukları da olmadı değil.
-2013'te kilo verme serüvenime devam edecektim.Ama yaşadığım olumsuz günlerin etkisiyle tam tersi bir durum oldu sanki.
-2013'te para biriktiricem,her şeye harcama yapmıycam dedikçe tam tersi oldu.
-2013'te aşkı bulucam inşallah dedim ama olmadı..Neyse hayırlısı

Tabi 2013te hep mi kötü şeyler oldu? Tabi ki hayır...Gelelim pozitif getirilere

-2013te ehliyet aldım.Henüz bir arabam olmasa da
-2013te pasaportum var artık şimdi sıra gezmede :)
-2013te daha olgun bir insan oldum sanki
-2013te bol bol gezdim.İstanbul,Ankara,İzmir,Alaçatı,Çeşme,Ayvalık,Cunda Adası :)
-2013te hayatım boyunca hiç yapmadığım kadar spor yaptım.Kondisyon bisikletime şimdi bir de koşu bandı eşlik etmekte :)
-2013te daha çok kitap okudum.Geçen sene 114 olan kitap sayım bu sene 120 oldu.Ve hiç okumadığım yazarları da katmış oldum okuma hayatıma :)
-2013te harika bir oluşuma katıldım.Kitap Ağacı adında.Harika olaylara imza attık.Harika dostluklar elde ettik.İnşallah hep böyle gider :)
-2013te harika öğrencilerim oldu.Gerçi bu 5 yıldır böyle ama 2013 bir başka oldu sanki bu konuda :)
-2013te saçma sapan şeyleri takmamayı,gereksiz kıskançlıklara girmemeyi,herkese ederi kadar değer vermeyi öğrendim.

Şimdi gelelim 2014 için hedeflerime...

-2014ten ilk başta beklentim sağlık,mutluluk,beni harika hissettirecek,ayağımı yerden kesecek,kalbimin atışını ağzımda duyacağım bir aşk ve boollll huzur :)
-2014ten beklentim benim gibi gezenti biri için tabi ki bol bol bol bol gezmek...Ülkemden sonra artık mümkünse kendimi bir yurt dışına da atmayı diliyorum.İngiltere,İtalya ve Fransa başta gelen ülkeler arasında.
-2014te artık uymayı bir süredir bıraktığım diyet listeme devam edip 10kg vermeyi planlıyorum.Tabi koşu bandım ve kondisyon bisikletimle beraber.
-2014te bol bol okumayı ve film izlemeyi veee fotoğraf çekmeyi planlıyorum.En kısa sürede güzel profesyonel bir fotoğraf makinesi alına
-2014te 5 yıldır çalışma hayatımda yapmadığım şeyi yani para biriktirmeyi planlıyorum.Gereksiz harcamalara SON!
-2014te Alaçam'a taşındığımdan beri hasretini çektiğim tiyatroyla buluşmayı planlıyorum.Bundan sonra Samsun Opera ve Bale Salonu takibim altında.

İşte böyle...Dilerim 2014 başta ben,ailem,tüm sevdiklerim ve ülkem için hayırlı,uğurlu,huzurlu bir yıl olsun inşallah...
Son olarak 2013te neler okumuşum onları da gördükten sonra yazıma son veriyorum.Herkese mutlu musmutlu yıllaarrr :)))

2013TE NELER OKUDUM?

  • Agatha Christie-Doğu Expresinde Cinayet
  • Agatha Christie-Sittaford Malikhanesinin Gizemi
  • Ahmet Batman-Sabah Uykum
  • Ahmet Batman-Soğuk Kahve
  • Ahmet Hamdi Tanpınar-Saatleri Ayarlama Enstitüsü
  • Ahmet Ümit-Beyoğlunun En Güzel Abisi
  • Ahmet Ümit-İstanbul Hatırası
  • Alper Kamu-Cehennem Çiçeği
  • Amin Maalouf-Doğudan Uzakta
  • Amin Maalouf-Doğunun Limanları
  • Anton Çehov-Seçme Hikayeler
  • Aslı Erdoğan-Kırmızı Pelerinli Kent
  • Aslı Erdoğan-Mucizevi Mandarin
  • Canan Tan-Hasret
  • Carson McCullers-Küskün Kahvenin Türküsü
  • Dan Brown-Cehennem
  • Darien Gee-Dostluk Ekmeği
  • Darien Gee-Dostluk Ekmeği
  • Debbie Macomber-Bir Dilekle Başladı Her Şey
  • Debbie Macomber-Melekler Korusun
  • Debbie Macomber-Yeni Başlangıçlar Mevsimi
  • Demet Altınyeleklioğlu-Kara Kraliçe Kösem
  • Deniz Kavukçuoğlu-Canım Acıyor Baba
  • Deniz Özturhan-Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği
  • Ece Temelkuran-Düğümlere Üfleyen Kadınlar
  • Emrah Serbes-Hikayem Paramparça
  • Ercan Kesal-Peri Gazozu
  • Franz Kafka-Milena'ya Mektuplar
  • Hakan Günday-Daha
  • Hakan Günday-Kinyas Ve Kayra
  • Harper Lee-Bülbülü Öldürmek
  • Haruki Murakami-1Q84
  • Hermann Hesse-Rosshalde
  • Hüsnü Arkan-Minonun Siyah Gülü
  • Hüsnü Arkan-Minonun Siyah Gülü
  • J.D. Salinger-Çavdar Tarlasında Çocuklar
  • J.K. Rowling-Boş Koltuk
  • Jan-Philip Sendker-Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler
  • Jean Christophe Grange-Kaiken
  • Jean Christophe Grange-Siyah Kan
  • Jean Ryhms-Ayrılıktan Sonra
  • Jeff Lindsay-Dexter Akıllı Tasarım
  • Jennifer L. Armentrout-Opal
  • Jennifer L.Armentrout-Obsidyen
  • John C. Parkin-S.ktir Et
  • John Steinback-Fareler Ve İnsanlar
  • Jojo Moyes-Senden Önce Ben
  • Jojo Moyes-Sevgilimden Son Mektup
  • Jose Mauro De Vasconcelos-Şeker Portakalı
  • Khaled Hosseini-Ve Dağlar Yankılandı
  • Kristin Gier-Safir Mavi
  • Kristin Gier-Yakut Kırmızı
  • Kristin Gier-Zümrüt Yeşil
  • Kürşat Başar-Aşkı Bulmanın Ve Korumanın Yolları
  • Kürşat Başar-Başucumda Müzik
  • Leylim Leylim-Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar
  • Lorenzo Carcaterra-Suskunlar
  • Matt Dunn-Terk Edildim
  • Matthew Quick-Umut Işığım
  • Melissa Senate-Kırık Kalpler Tamircisi
  • Milan Kundera-Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
  • Mitch Winehouse-Kızım Amy
  • Murat Menteş-Dublörün Dilemması
  • Murat Menteş-Korkma Ben Varım
  • Murat Menteş-Ruhi Mücerret
  • Muzaffer Tayyip Uslu-Şimdilik
  • Nazan Bekiroğlu-Nar Ağacı
  • Nazım Hikmet-Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
  • Nazım Hikmet-Pirayeye Mektuplar
  • Nurdan Beşergil-Bana Baktığın Gibi Bakma
  • Pascal Mercier-Lizbona Gece Treni
  • Patti Smith-Hayalperestler
  • Pc Cast/Kristin Cast-İntikam
  • Peride Celal-Bir Hanımefendinin Ölümü
  • Pierre Charras-İyi Geceler Tatlı Prens
  • Rüştü Onur-Mektubun Avcumda
  • Sarah Jio-Böğürtlen Kışı
  • Sarah Jio-Mart Menekşeleri
  • Sarah Jio-Yağmur Sonrası
  • Sinan Akyüz-Şahika Feraye
  • Stephen Chobsky-Saksı Olmanın Faydaları
  • Susanna Tamarro-Sonsuza Kadar
  • Tess Gerritsen-Aşk Ölümden Uyanıştır
  • Tess Gerritsen-Gece Nöbeti
  • Tess Gerritsen-Gölgesizlerin Tutkulu Dansı
  • Tess Gerritsen-Kan Gölü
  • Tess Gerritsen-Masumiyetin İçin Savaş
  • Tess Gerritsen-Mefisto Kulübü
  • Tess Gerritsen-Ruhundaki Zehirle Yüzleş
  • Tess Gerrtisen-Sessiz Kız
  • Tezer Özlü-Eski Sevgi Eski Bahçe
  • Tezer Özlü-Kalanlar
  • Tezer Özlü-Yaşamın Ucuna Yolculuk
  • Tezer Özlü-Yaşamın Ucuna Yolculuk
  • Tezer Özlü-Çocukluğun Soğuk Geceleri
  • Tezer Özlü-Çocukluğun Soğuk Geceleri
  • Thierry Jonquet-Tarantula
  • Trevanian-Şibumi
  • Uğur Yücel-Yağmur Kesiği
  • Vedat Türkali-Yalancı Tanıklar Kahvesi
  • Virginia Woolf-Bütün Öyküleri
  • Virginia Woolf-Dalgalar
  • Virginia Woolf-Flush
  • William Shakespeare-Venedik Taciri
  • Yaşar Kemal-Tek Kanatlı Kuş
  • Yusuf Atılgan-Aylak Adam
  • Zeki Özkorkmaz-İsyanbul
  • Zülfü Livaneli-Kardeşimin Hikayesi
  • Özcan Erdoğan-Dahiler Ve Aşkları
  • Özdemir Asaf-Çiçek Senfonisi
  • İclal Aydın-Bir Cihan Kafes
  • İnci Aral-Sadakat
  • İskender Pala-Boğaziçindeki Mücevher Dolmabahçe Sarayı

Tess Gerritsen-Sessiz Kız / Aslı Erdoğan-Kırmızı Pelerinli Kent


Yine bir Tess ve yine bayıldığım ikili Rizzli&Isles :) Daha ne isterim ki..Tess yine harika ve soluksuz bir roman çıkarmış ortaya.
Boston'un Çin mahallesinde meydana gelen bir cinayet ve ardında kalan kesik bir el. Ve bu cinayetle bağlantılı daha birkaç olay...Bildiklerinden dolayı sessiz kalmayı tercih eden Sessiz Bir Kız...
Çoğu bölümde ağzım açık kaldı ve hadi artık nasıl bitecek acaba dediğim bir romandı.Zaten Tess abla artık bir fenomen bence.

ARKA KAPAK
"Sessiz Kız Tess Gerritsen'in en iyi romanlarından biri."
-Associated Press-

Boston'daki Çin Mahallesi'nde kesik bir el bulunur. Ardından bir binanın çatısında da elin sahibi. Simsiyah giyinmiş bir kadındır bu ve boğazı bir kılıçla kesilmiştir. Cesedin yanında bulunan susturuculu silah ise akla kiralık katil olasılığını getirmektedir.

Araştırmaları, Maura Isles ile Jane Rizzoli'yi on dokuz yıl önce Çin Mahallesi'ndeki bir restoranda yaşanan tüyler ürpertici bir katliama ve bu katliamla bağlantılı görünen kayıp kızlara götürür. Tanıklıklarına başvuramadıkları bu kızlardan biri, bütün olayların kilit noktasındadır ve söyleyecek çok şeyi vardır.

"Nefes kesici… Gerilim yüklü, heyecan dolu bir macera."
-Times Record News-
(Tanıtım Bülteninden)


2013ün son kitabı oldu bu kitap.Aslı Erdoğan'dan okuduğum üçüncü kitap..Rio De Janerio'da yaşayan bir Türk olan Özgür'ün yaşadıkları,hissettikleri ve tanık oldukları..İlk başta bu romana hemen alışamadım.Çünkü bilmediğim bir kültürde geçiyordu.Ama sayfalar ilerledikçe kitap beni de içine aldı.Yine yazar tarzını konuşturmuş oldu benim için.Aslı Erdoğan'ı zaten çok beğenerek okurum.Okumaya da devam edeceğim :)

ARKA KAPAK
 Brezilya'nın efsane kenti Rio'yu anlatıyor Kırmızı Pelerinli Kent. İki yılını bu kentin üniversitesinde öğretim görevlisi olarak geçiren yazar, Rio'nun gizlerine de erebilmeyi başarmış.
Uzak diyarların egzotizmiyle bir yabancı gözüyle ilgilenmiyor yazar. Tersine dünyanın öte ucundaki bir toplumu, kültürü ve coğrafyayı kendi kalem dünyasının gereci yapmış.
Bu dünya kendine özgü dili, davranış biçimleri, içkileri, doğası vb. özellikleriyle bütün kitaba yayılıyor.
Kimi zaman edebiyat yapıtları için bir toplumun aynasıdır derler ya, Kırmızı Pelerinli Kent, bir Latin Amerika toplumunu bir Türk yazarının kaleminden tanımak gibi ilginç bir serüvenle karşı karşıya bırakıyor okurları.
(Arka Kapak)

Ahmet Batman-Soğuk Kahve-Sabah Uykum






Yine bir kitap dostumdan hediye gelmişti bana Soğuk Kahve..Canım Deryacım çok ama çok teşekkür ederim bu güzel kitap için.Sayende belki de hiç gidip kendim almayacağım bir kitabı ve yazarı okumuş ve çok sevmiş oldum :) Soğuk Kahve herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği kısacık yazılardan oluşan akıcı bir kitap.Hani bir sevgilimiz vardır ve onu istemeyerek de olsa yitirmişizdir.Ve ona yazmak söylemek istediklerimiz vardır.İşte bu kitap bu yazar bunu bizim için yapmış.Kesinlikle alıp okuyun derim.Emin olun sizler de benim kadar seveceksiniz bu kitabı :)

ARKA KAPAK
Sıcacık bir kahveden yükselen güzel kokular eşliğinde keyifli bir okuma vaat ediyor Soğuk Kahve.

İronik ve mizahi olduğu kadar keskin bir dil. Belki de çoğumuzun gündelik hayatında olan konuları anlatırken sizi ters köşeden bir bakış açısına yatırıp golü ustalıkla atıyor. Hınzır bir zekânın ürünü olan cümleleri sizi gülerken duygulandıracak, çoğu zamansa hayretler içinde bırakacak.
-Kahraman Tazeoğlu-

Batman kendi deyimiyle numune bir adam. En azından yazdıkları öyle. Kolay kolay kimseden duyamayacağınız, cesaret isteyen şeyleri açıkyüreklilikle söylüyor okura. Özellikle kadın erkek ilişkilerinin üzerindeki pembe tozu üfleyip altında yatan siyahları ve beyazları soğukkanlılıkla gösteriyor. Ne her erkek bir Romeo, ne de her kadın bir Juliet.
-Ertürk Akşun-

Topuklu ayakkabı mı yoksa ben mi?
Bir kadını zorlayan bir soru olabilir.
''Çikolata mı ben mi?'' sorusu kadar olmasa da zorlar.
Sizler topuklu ayakkabısı ayaklarını vuran kadınlarsınız.
Topuklarınızın altında kâğıt mendiller var.
Bazılarınızın gözyaşlarını silen mendiller işte, yabancı değiller.
O mendiller hep canınızın yandığı yerlerde...
Çok adisiniz pembe rujlar, çekici kılıyorsunuz dudakları.
(Tanıtım Bülteninden)


Sabah Uykum da Soğuk Kahveyi okuduktan sonra gidip aldığım kitap oldu.Soğuk Kahvenin devamı gibi düşünebilirsiniz.Bu kitabı da çok sevdim.Hatta sanırım bunu daha çok sevdim.En kısa zamanda alıp okuyun hatta sevgiliniz varsa ona da armağan edin derim :)

ARKA KAPAK
 Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir.

Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık? Ben ikimizdeki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik.
(Tanıtım Bülteninden)

İclal Aydın-Bir Cihan Kafes / Şebnem İşigüzel-Kirpiklerimin Gölgesi


Aslında İclal Aydın pek fazla okumuyorum ama bu kitapla ilgili o kadar hoş yorumlar okudum ve herkes o kadar tavsiye etti ki daha fazla dayanamadım.Ve yorumlara tavsiyelere hakverdim.Çok çok etkileyici,akıcı ve hoş bir romandı.Bir ailede yer alan üç kuşak kadınların başlarından geçenleri konu ediniyor roman.Okurken hah işte aynı ben hah işte bana da bu oldu hah yalnız değilmişim dediğim çok yer oldu.Ve aaaahhh işte bunu ben yazmalıyım dediğim...Uzun lafın kısası bu kitabı almadıysanız alın ve okuyun.
Sevgiler :)

ARKA KAPAK
 Uzun zamandır sessizliğe bürünen İclal Aydın'dan çok satacak bir ilk roman!..

Zorba, itaatkârın üzüntüsüyle beslenir...
"Sevgin direğimiz, üzerimize saldığın korku çatımız olmuş meğer. Mutsuzluğumuzdan örülü bir devlet yaratmışsın hepimize. Sen en çok beni severdin ya. En çok beni köle yapmışsın kendine."
Samire, Yaşar, Lorin.
Birbirlerinin gölgesinde saklanan, birbirlerinin masalını yazan üç küskün kadın.
Yaraları doğuştan, lanetleri miras...
Yalnızlığın kuyusunun başından ayrılmadan, kederlerinin yankısını dinlediler.
Her masalın sonu gece değildi elbet.
Üç, ikiden ve dahi birden iyiydi.
Ve her yanlışın doğrusu kendi içinde gizliydi.
Kanadı kırık üç kadın, ödedikleri ağır bedellerin karşılığını, içinde çırpınıp durdukları, kapısı açık olsa da çıkıp gidemedikleri gölge kafeslerinde bekledi. İhtiyaç duydukları inanç, temize çekecekleri geçmişte saklıydı.
(Tanıtım Bülteninden)

Bir yandan çok almayı istediğim bir yandan da okuyacaklarımdan korkutuğum bir romandı Kirpiklerimin Gölgesi...Çocuklarla çalıştığım ve onları çok sevdiğim için onların dilinden anlatılan kitaplar da filmler de bana çok dokunaklı gelir.Uzun süre etkisinden çıkamam.İşte bu kitap da onlardan oldu.
11 yaşında bir kız çocuğunun anlattığı bu roman yanı hiç mi iyi bir şey olmaz arkadaş diye düşündüğüm bir romandı.Yazar Şebnem hanım acaba hangi kafayla yazdı bu romanı cidden merak içindeyim.Okuyup okumamak size kalmış artık.Ben pek tavsiye etmiyorum.Çünkü okuduklarınızı kaldıramayabilir ve daha fazla ne olabilir ki diye sorabilirsiniz.

ARKA KAPAK
Şebnem İşigüzel, Kirpiklerimin Gölgesi'nde, henüz on bir yaşında bir kız çocuğunun yaşadığı akıl almaz olayları anlatıyor. Herkesin bildiği, ama kimsenin görmek istemediği bir trajedinin üzerindeki perdeyi kaldırıyor ve bir dil ustalığıyla, kolay kolay cesaret edilemeyecek bir yüreklilikle hepimizin tanıdığı bu kız çocuğuna ses veriyor. Hayatta bazen kirpiklerinizin gölgesinden başka sığınacak yeriniz kalmaz. Herkes kötülük yapar size. Bu böyle olmasına rağmen, orman, ağaçlar, sular, kuşlar, gökyüzü ne kadar güzeldi. "Sence hayatın en güzel yanı neresi?" diye sorarsanız bana, "Hepsi," derdim size. Mutlu olmaya dair bir umudum var benim. Avlanan ceylanlar son ana kadar yaralı gövdeleriyle doğrulup koşup kaçmak, avcının elinden kurtulmak isterler. Yaparlar da bunu. Yaraları ne kadar ölümcül ve derin olursa olsun. Vurulup düştükleri yerden kalkıp kaçarlar. Öleceklerini anladıkları zaman gözyaşı döken bu hayvanların ölüme direnişine şaşarsınız. Yaşadığım şu hayatta, kirpiklerimin gölgesi kadar bir yerde bile hayat kalmadı bana. Bunları düşündüm ve sonra geri dönüp o fena şeyi yaptım. Annemi öldürdüm.

İşigüzel'in tarzı zaman zaman bir sihir gibi ışıldıyor.
-Tageszeİtung-

Şebnem İşigüzel'in Avrupa edebiyat tarihinde bir yeri olduğu aşikâr.
-Frankfurter Rundschau-
(Tanıtım Bülteninden)

Sarajh Jio-Böğürtlen Kışı /Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar-Leylim Leylim


Sarah Jio...Dilini çok sevdiğim bu yazarımızın piyasada olan ve benim de okuduğum 3.romanı oldu Böğürtlen Kışı..Yine inanılmaz akıcılıkta ilerleyen olaylar,kendimden bir şeyler bulduğum karakterler...
Vera 3 yaşındaki oğlu Daniel'ı o gece son kez öptüğünü bilse acaba yine de onu evde yalnız bırakıp işine gider miydi? Ve bu olaylarla bağlantılı 2003 yılında Claire ile bağlantısı..O kadar sürpriz bölümler ve olaylar var ki. Bence bu yazarın bu romanı da dahil diğer tüm romanları beyaz perdeye aktarılmalı.Hepsi harika filmler olur.Buradan yönetmenlere duyurulur :D

ARKA KAPAK

"Canım Daniel'ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…

Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)



Leylim leylim blogum ve vikitap sayesinde tanıyıp çok sevdiğim kitap dostlarımdan Yağmurcuğumun hediyesi bir kitaptı :) Kendisi 18 ekimde izmirde buluştuğumuzda hediye etmişti bana bu güzel kitabı.Mektuplardan oluşan kitapları çok severek okuyorum.Ve bence gerçek aşkların eskilerde kaldığını gösteriyor bu tür kitaplar.
Ahmed Arif'in Leyla Erbil'e gönderdiği mektuplar o kadar güzeldi ki...Hala arada sırada açar okurum..
Yağmurcum tekrar tekrar teşekkür ederim bu güzel kitabın ve candan dostluğun için :)

ARKA KAPAK
 Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar 1954-1957

Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

"Sabah gözlerimi sana açarım.

Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.

Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. Ençok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
(Tanıtım Bülteninden)

John Green-Aynı Yıldızın Altında / Alper Canıgüz-Tatlı Rüyalar


Tesadüfen aldığım bir kitaptı Aynı Yıldızın Altında...Kanser hastası iki sevgilinin bir yazarın sonu olmayan romanının sonunu öğrenmek yolunda yaşadıklarını ve paylaştıklarını anlatan bir kitaptı.Sıkıcı bir kitap değil.Ama hani konusu anlatış tarzı bana çok bildik geldi.Okunabilirler arasında ama hani illaki alın okuyun diyebileceğim nitelikte bir roman gibi gelmedi bana.

ARKA KAPAK
 Hayatın Anlamını Bulmanın, Âşık Olmanın ve Alınan Her Nefesin Farkına Varmanın Öyküsü

On altı yaşındaki kanser hastası Hazel Grace'in birkaç yıl daha yaşamasını garanti eden tıp mucizesine rağmen hastalığı ölümcüldür ve konulan teşhisle birlikte yıldızlar, öyküsünün son bölümünü çoktan kaleme almıştır.
Fakat Augustus Waters isimli yakışıklı bir sürpriz karakter, Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubu'nda boy gösterince Hazel'ın hayatı bambaşka bir yöne sapar ve bu zeki çocuğun çekimine karşı koyamayan kızın öyküsü yeniden yazılır...

Time dergisi, 2012'nin En İyi Romanı
Goodreads, 2012'nin En İyi Genç Yetişkin Kitap Ödülü
New York Times'ın En Çok Satanlar Listesinde 1
Wall Street Journal'ın En Çok Satanlar Listesinde 1
Amazon'un En Çok Satanlar Listesinde 1
Indiebound'un En Çok Satanlar Listesinde 1

"Hayata, ölüme ve araya sıkışanlara dair bir roman olan Aynı Yıldızın Altında, John Green'in en iyi kitabı. Kahkaha atıyor, ağlıyor, hızınızı alamayıp tekrar okuyorsunuz."
-Markus Zusak, Printz ödüllü bestseller yazarı-

"Aynı Yıldızın Altında evrensel konuları ele alıyor: Sevilecek miyim? Hatırlanacak mıyım? Bu dünyada bir iz bırakabilecek miyim?"
-Jodi Picoult, New York Times bestseller yazarı-

"Dâhiyane... Çok etkileyici... Güçlü ve saf duygularla korkusuzca yüzleşebiliyor."
-Time-

"Green, okurların aklından uzun süre çıkmayacak, göz kamaştıran iki gencin öyküsünü iyi bir gözlem yeteneği ve empatiyle anlatarak, rafta duracak bir kitaptan ötesini yazmayı başarmış."
-People-

"Bu romanı çekici kılan şey dakikada bir heyecanlı bir patlama yaşanması değil, 'sayılı günler içinde sonsuzca' yaşamaya çalışan karakterlerin gerçekliği."
-The Washington Post-

"Buruk bir komedi, akılları baştan alacak bir romantizm ve insana hayat ile ölüme dair sorulan büyük soruları keyifle ve uzun uzun düşündüren bir kitap."
-Horn Book-

"Aynı Yıldızın Altında bir aşk hikâyesi. Son dönem edebiyatın en içten ve dokunaklı romanlarından biri ama aynı zamanda korkunç bir zekâ, cesaret ve hüznün varoluşsal trajedisini de anlatıyor."
-Lev Grossman, Time-
(Tanıtım Bülteninden)

25 yaşında bir insanın hayatını satışıyla başlıyor kitabımız.Absürd komedi.Zaten yazarımız Alper Canıgüz ise söylenmesi gerekn çok fazla bir şey yoktur.Çok severim kendisini bu kitabıyla daha da çok sevdim.Okurken hem eğlendim hem şaşırdığım noktalar oldu.Tavsiyem şudur ki bu yazarın tüm kitaplarını edinin kısa aralıklarla okuyun :)

ARKA KAPAK
Hikayemiz, bir pazar sabahı gazetesini okumakta olan Hector Berlioz'un -ki kendisi Türkiye'de yaşayan bir Fransız Türk'üdür- şu ilanı görmesiyle başlar: "25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen, sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor."

Kıvrak bir kalemden saçma-komik bir psikolojik serüven romanı. Gerçekten saçma, gerçekten komik, gerçekten psikolojik, gerçekten serüven, gerçekten roman!
(Arka Kapak)

Tezer Özlü Okumalarım :)





İnstagram sayesinde blogum sayesinde ve kitaplarım sayesinde o kadar değerli o kadar içten insanlar tanıdım ve dostlar edindim ki..Hepsini anlatsam 1 hafta boyunca yazmam gerekir sanırım.İşte bu dostlarımdan birisi de benim canımm Damlam :) Kendisi beni edebiyatın gamlı prensesi Tezer Özlü ile tanışmama vesile oldu :)
Kalanlar ve Çocukluğun Soğuk Geceleri onun hediyeleri olmuştu.Diğer eserleri de ben Tüyap'tan almıştım.Canım damlam beni iyi ki bu genç yaşta yitirdiğimiz yazarla tanıştırdın.Hepsi de harika kitaplardı.Birçok satırında kendimden bir şeyler buldum.En çok da Çocukluğun Soğuk Geceleri etkiledi beni.Keşke daha çok kitabın olsaymış gamlı prenses...Rahat uyu yerinde...
Damlam seni çok seviyorum ve sen iyi ki varsın :) Bu dostluk bir ömür sürsün inşallah...

Trevanian-Şibumi


Kitap Ağacı grubumuzla aralık ayında Şibumi'yi okuduk.İlk defa Trevanian okumuş oldum böylelikle.Hep kuzenim bana söylerdi oku oku diye işte fırsatı bulmuş oldum.Ama çok sevdim mi..Yani pek benim tarzım bir kitap değildi şahsen.
Şuan aklımda ne konuda olduğu bile kalmamış o bakımdan çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim.Okuyup okumamak sizlere kalmış.Ocak ayında yani 2014te grubumuz Oğzu Atay'ın Tutunamayanlar adlı eserini okuyacak.Ben daha önceden okuduğum için bu grubuma eşilik edemeyeceğim.İnşallah Şubat ayında devam :)



4 Aralık 2013 Çarşamba

Biten 4 Kitap :)


Merhaba sevgili kitap kurtları :)
Uzun bir aradan sonra yine ben karşınızdayım :) Aslında biten 6 kitap var ama ben şuan dördünü yazacağım.Çünkü okuduğum diğer 2 kitap Tezer Özlü kitapları ve ben onları ayrı bir postta sizlerle paylaşmak istiyorum.
Neyse gelelim kitabımıza...
Söz konusu Nazım üstadsa çok fazla cümleye gerek yok diye düşünüyorum.Demir parmaklıklar ardında bir şair,onu bekleyen sevdalısı Piraye ve aradaki aşk...Üstad Nazım'ın kaleminden olan mektuplar yer almakta bu kitapta...Alaçam gibi bir ilçede onu bulduğum,okuduğum için çok şanslı hissediyorum kendimi.Alıp okumadıysanız acele edin derim.

ARKA KAPAK
"Nâzım'ın, 1933'ten 1950'ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden kendisine yazdığı mektupları, Piraye bir tahta bavulda saklardı. Ceviz ağacından yapılmış, 41 x 26 x 14 cm boyutlarında küçük bir tahta bavul. Küçük olduğu için, belki "çanta" demek daha doğru. Bu ceviz çantayı ona Nâzım sanırım Çankırı Cezaevi'ndeyken yapmıştı.

(...)

Bu kitaptakiler, Nâzım'ın Piraye'ye yazdığı mektupların hepsi mi? Çantadakilerin hepsi...
Belki bir gün başka yerlerden de bir şeyler çıkar, bilemem."
-Memet Fuat-


2.biten kitabım Pucca'dan...Ay hadi inşallah koymuş kitabının ismini.Açıkçası gülmeyi,eğlenmeyi bekliyordum bu kitapta da ama nedense pek beklediğim gibi çıkmadı.Sanırım 5.si çıkarsa da artık alıp okumam.Çünkü cidden kabak tadı verdi.Evet sevgili Pucca buradan sana sesleniyorum lütfen başka şeyler yaz artık :)

ARKA KAPAK
 "Ne anneler, ne eski sevgililer ne de etrafta dolanan s…tükler! Bu kez başaracam, bu kez o duvağı takcam! Hiçbir şey önüme engel olamayacak… Sen bile! Kaderimde yokmuş, falımda çıkmıyormuş, o adam bana göre değilmiş… Hiiiiiiiiiç anlamam, dinlemem, o adam buraya gelecek! Ayy hadi inşallah!"

"İskambil kâğıtlarından ev yapıyorum kendime Vale'yi saklıyorum, Kız'ı kıskanıyorum, As'la hayaller kuruyorum. Hep birşeyler eksik kalıyor, sayılar başımı döndürüyor. Fal bakıyorum maça aramızı bozuyor, papaz kaçıyor. Ve ben kâğıttan evin içine bir türlü sığamıyorum…"

Bu kitabın okuyucularına bir uyarısı olsaydı, o da "Pucca bu, anılarını mutlaka okuyun ama sakın ola ilişkinizde uygulamayın!" olurdu… Sosyal Medya'nın kraliçesi Pucca, 4. kitabı Ay Hadi İnşallah'ta yine kadın zekâsını, komikliğini, sinsiliğini, şaşkınlığını ve hani o bildiğimiz, "Ne onunla ne onsuz!" aşkı en yalın haliyle yazdı… İlk kitabından itibaren başına gelen her şeyi tüm samimiyetiyle anlatıp çoğu zaman, "Sanki beni anlatmışsın…" dedirten Pucca'nın günlüğünde bu kez en bilinen aşkı Ceri ile olan hikâyesini okuyacağız.

Her durumdan bir kavga çıkaran, her kavgada ayrılan, her ayrılıktan 10 dakika sonra barışan Pucca ve Ceri'yi okurken, bakalım siz hangi tarafta yer alacaksınız?


3.kitabım geceevi serisinin 11.kitabı.Bir seriden bu kadar mı bıkılmaz kardeşim? 12de son bulacakmış ama ben nedense bitmesini hiç istemiyorum.Çünkü her sene devamının gelmesini beklemeye alıştım bu serinin.Ayrıca fantastik edebiyatı,vampirleri sevdiğimden bu seriyi güzelce bıkmadan okudum diyebilirim.Neferet 10.kitapta iyice düşmüştü ve ne olacağı belli değildi.Kalona deseniz öyle...İşte intikamda biraz onları ele almış ve 12.kitapta her şey ortaya çıkacak sanırım.Açıkçası nasıl sonlanacak çok meraklardayım.Bir an önce 2014 ekim-kasım gelir ve öğrenirim :)

ARKA KAPAK
 Gece Evi tehlikede! Ve bu kez tehlike Zoey'nin ta kendisi...

Saklanmış'ın sonundaki düşüşünün ardından değişen Neferet artık eskisinden de tehlikelidir. Benzeri görülmemiş bir intikam hırsıyla hareket ederek hem insanlara hem de Zoey ve arkadaşlarına cehennem azabı çektirmeye kararlıdır. Tulsa'da ise işler karışmıştır ve bunun sorumlusu olarak Gece Evi gösterilmektedir. Zoey, öfkesi topyekûn bir savaşa neden olmadan önce Neferet'i durdurabilecek midir?

Kötülük hayata döndü ve şimdi her zamankinden daha güçlü...


Geldik son kitabımıza...Kısa aralıklarla Ahmet Ümit okumuş oldum bu aralar.Aslında kendisi pek favori yazarım değildir.Hani illaki bir kitap yazsın ben de okuyayım diye beklemem.Ama televizyonda bir programa davet edilsin,röportaj yapılsın kendisini izlemeye dinlemeye bayılıyorum.Bir insan bu kadar mı tatlı konuşur bu kadar güzel mi dinletir kendisini...
Neyse gelelim kitaba.Ahmet Ümitten şimdiye kadar 5 tane kitap okudum.Kavim,Bab-ı Esrar,Agatha'nın Anahtarı,Beyoğlu'nun  En Güzel Abisi ve İstanbul Hatırası...Şimdiye kadar Bab-ı esrar favori kitabımdı ama İstanbul Hatırası onu tahtından etti.O kadar sürükleyici o kadar merak uyandırıcıydı kii ama bir o kadar da öğretisi yüksek bir romandı.Biz kitapsever birkaç arkadaş okuduk bu romanı ve çok beğendik.Sanırım daha iyisi yazılana kadar başka da Ahmet Ümit romanı okumam :)
İstanbul'un çeşitli tarihi noktalarında öldürdükleri kişilerin cesetlerini ellerine sikke sıkıştırarak bırakırlar.Her bir ceset bir sonraki kurbanın bırakılacağı yeri temsil etmektedir.Amaaa öyle bir süpriz sonu var kiiiiiii amaniiinnn okumadıysanız acele edin derim.
şimdilik benden bu kadar
sevgiler :)))

ARKA KAPAK
Byzantion'dan İstanbul'a uzanan, heyecan yüklü bir serüven...
Sarayburnu'nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset, Avuçlarında antik bir pere.... Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke... Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi.

"Şehre bakıyorduk denizden. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel...

İstanbul'a bakıyorduk denizden. Ölülerimizin yüzlerine bakıyorduk... Onların gözlerindeki kendi kederimize. Çaresizliğimize bakıyorduk, avuçlarımızda büyüyen zavallılığa, kanımızda filizlenen korkaklığa... Elimizden alman hayata bakıyorduk... Güneşli günlerimize, umut dolu sabahlara, eğlenceli bahar akşamlarına... Sönen anılarımıza bakıyorduk, ölen hayallerimize, yıkılan düşlerimize... Sönen anılarımızı, ölen hayallerimizi, yıkılan düşlerimizi yüklenip yorgun bir şilep gibi bizden uzaklaşan şehrimize... Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize bakıyorduk..."