14 Temmuz 2014 Pazartesi

Jean Christophe Grange-Kızıl Nehirler (Hem Kitabı Hem Filmi)



"Biz Efendileriz, Biz Köleleriz. Biz Her Yerdeyiz, Hem de Hiçbir Yerde. Biz Karar Verenleriz. Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz." şeklinde bir arka kapak yazısı olunca Grange çok favori bir yazarım olmasa da çok merak ederek almıştım bu kitabı.Üstelik birkaç arkadaşım da tavsiye edince tamam dedim okuyayım.
Nitekim Grange beni bu kez soluksuz bıraktı.Kaiken ve Siyah Kan'dan sonra okuduğum en iyi romanıydı.Başta kendisiyle Koloni ile tanıştık ve kötü bir tanışma olduyda da bu romanla affettirdi kendisini diyebilirim.
Bir fakültede işlenen seri cinayetler vardır.Ve perde arkası oldukça karışıktır.Baş karakterimiz Nieman ve yanında yer alan diğer polisle bu cinayetleri çözmeye çalışırlar.Kitap ilk bittiğinde sanki devamı da varmış gibi gelmişti bana.Ve araştırdığımda filmin aynı isimde 2.sinin olduğunu gördüm.Onu da yarın izlemeyi planlıyorum.

ARKA KAPAK
Biz Efendileriz, Biz Köleleriz. Biz Her Yerdeyiz, Hem de Hiçbir Yerde. Biz Karar Verenleriz. Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz. Kalbinize güvenmiyorsanız ya da ocakta yemeğini varsa, bu kitabı okumaya başlamayın. grange'nin sınır tanımayan hayal gücü, sürekli artan gerilim, etkileyici karakterler, birbirinden korkunç cinayetler; hepsi daha ilk satırlardan itibaren size hükmedecek... "Kızıl Nehirler" sadece Fransa'da 450 000 sattı ve 20 dile çevrildi. Soluk kesen bir tempo. İnsanı hemen saran bir hikaye. Çok gerçekçi şiddet sahneleri. İki sıradışı insanın çevresinde gelişen olaylar: biri enerji dolu, tecrübeli bir polis, diğeri sokaklardan gelme Mağripli bir çaylak... "İnsanı daha ilk sayyfalardan itibaren sarsan, altüst eden, yutan o kitaplardan biri. Sizi sürekli olarak gerilimin sınırlarında dolaştıracak; akkor hal,ine gelmiş bir telin üzerinde yürüyormuş hissi verecek kusursuz bir thriller." Le Monde "James Ellroy ve Thomas Harris etkisinde bir seri cinayet hikayesi." Le Nouvel Observateur


Kitabın bitmesinin ardından filmini de hemen izleyecektim.Ama filminin kitabı kadar iyi olmadığını çok beklentim olmamasını söylediler izlemiş olan arkadaşlarım.Ben de onların tavsiyelerine uyarak hem beklentisiz hem de biraz önyargılı izledim filmi.Kitabı kadar iyi değildi ve tabi bazı detaylar eksikti sanki.Başrolde Jean Reno gibi çok sevdiğim bir aktör vardı.Sırf onun aşkına izledim.E tabi bir de koşu bandında vakit geçsin diye.
Kızıl Nehirleri okumadıysanız bence hemen okuyun derim.Ama filmden gerçekten pek beklentiniz olmasın.
İyi akşamlar.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Emrah Serbes-Deliduman


Deliduman Emrah Serbes'in okumuş olduğum 2.kitabı.Kendisiyle Hikayem Paramparça adlı kitabıyla tanışmıştım.En yakın arkadaşım Reyyoş aslında onun büyük hayranlarından ve bana sık sık kitaplarını okumamı ısrar eder.Ben de bu kez hemen gittim aldım ve okudum.
Tarzını Hakan Günday'a ,Alper Canıgüz'e, Murat Menteş'e çok benzettim Emrah Serbes'in.
Kitabındaki baş karakter Çağlar İyice hakikaten Deliduman biriydi.Kıyıdere adında bir kasabada yaşıyor.Kardeşine olan sevgisi,onunla konuşma tarzı çok çok hoşuma gitti.Kardeşi normalde tombiş ama onun gözünde tam bir peri kızı.Kardeşi aslında yetenekli değil ama onun gözünde bir star.Bir abim olsaydı böyle bir abi isterdim sanırım.Yada bir ablam :)
Kardeşi Yetenek Sizsiniz gibi bir yarışmaya katılıyor Michael Jackson dansıyla.Ama jüri onu yarışmaya almıyor.Çünkü daha önce örnekleriyle çok karşılaşmış.Kıyıdere'den bu yarışma için İstanbul'a geliyorlar ve geldikleri zaman da tam Gezi olaylarının olduğu dönem.Bu romanı aracılığıyla Emrah Serbes Gezi olaylarına da değinmiş böylelikle.
Kitabı ben çok sevdim.Bana en çok sevdiren yönü az önce de dediğim gibi Çağlar'ın kardeşine yaklaşımı ve onunla konuşmaları,pnun için verdiği mücadeleydi.
Romanı hala okumadıysanız hemen alın okuyun derim.Elinizden düşüremeyceksiniz.

ARKA KAPAK

On yedi yaşındaki Çağlar İyice konuşuyor. Kız kardeşi Çiğdem'i, onu meşhur etme ümitlerini, belediye başkanı dayısını, yakın arkadaşı Mikrop Cengiz'i, taşra muhabbetlerini, depresyonun eşiğindeki annesini, eski sevgilisini, hiç unutamadığı dedesini, hatırlarken kahrettiği babasını anlatıyor. Deliduman, dermansız ve güdük bir ilçeden haykırmaya başlıyor, İstanbul'a uzanıyor. Çocukluğumuzun, hatıralarımızın ve bütün sokaklarımızın üzerinden dangır dungur geçen imar ve para iştahına lanet! Riyakâr dünyaya, Allahsız sermayeye, martılara, küçük bir kızın kalbini kıranlara isyan ediyor. Barikatların arkasında, soluk soluğa, yapayalnız, erken kaybeden bir delidumanın öfkesini çemkiriyor. Emrah Serbes, zamanın ruhunu, Gezi'nin isyancılarını, hürriyetleri için öksürenleri, yerinde duramayanları, küfredenleri, ağlamayı unutmak için yumruğunu sıkanları resmediyor. Deliduman, büyük zamanın ve her zaman kenarda kalanların romanı.

2 Film Birden :) Arı Kovanına Çomak Sokan Kız / Kendime İyi Bak


İsveçli yazar Steg Larssons'ın Ejderha Dövmeli Kız serisini bilmeyeniniz yoktur diye düşünüyorum.Haa eğer varsa bence kendisiyle önce kitaplarda daha sonra filmlerde muhakkak tanışın derim.Seri Ejderha Dövmeli Kız,Ateşle Oynayan Kız ve son olarak Arı Kovanına Çomak Sokan Kız şeklinde sonlanıyor.Tüm kitapları okumuş ve filmlerini de izlemiş biri olarak aniden son filmi izlemediğimi farkettim.Üstelik aylaaarrrr öncesinden dvdsini de arşivime koymuştum.Bendeniz hemen eşofmanlarımı giydim.Dvdye de filmi taktım cup koşu bandıma.Hem sporumu yaptım hem filmimi izledim.Tavsiye ederim süper oluyor.
Neyse gelelim filmimize.İlk filmde ve romanda kızımız Lisbeth üvey babası tarafından tecavüze ve işkenceye maruz kalıyor ve olaylar bu şekilde başlıyordu.İkinci romanda ve filmde üvey kardeşi ve babası intikamlarını almak için Lisbethin peşine düşerler ve onu ağır şekilde yaralarlar.Bu arada üvey baba da pek iyi durumda değildir.İşte son filmde de Lisbeth işlediği suçlardan(!) daha doğrusu kendisini savunduğu için bir süre mahkeme karşısında yargılanır ama asıl suçluların kimler olduğu ortaya çıkınca aklanır.
Ben okuduktan sonra roman uyarlamarını izlemeyi tercih ediyorum.Her ne kadar kitap kadar başarılı olmada da bu film de güzeldi.Ama ben diyeyim sakın ha hollywood yapımlarını tercih etmeyin.Zira İsveç yapımları bence çok daha iyiydi.



2.film ise bu akşam izlediğim bir film oldu.Şuan taze taze yazıyorum diyebilirim.
Kendime İyi Bak bir Türk filmi.Fragmanlarını gördüğümde ben bu filme bir gideyim diye düşünmüştüm.Ama gittiğim hafta malesef gösterimden kalkmıştı.İnternete düştüğünü görünce hemen yine aynı durum.Eşofman ve doğruca koşu bandı.Film 88 dakika.Bildik bir konusu var aslında.Çoğumuz yabancı değiliz eminim.Emre evlilik arifesinde eski sevgilisini hatırlar.Ama onunla ilgili bilmediği çok fazla şeyler vardır.Ona düğün davetiyesini ulaştırmayı planlarken bunları öğrenir.Burada eski sevgiliyi Aslı Tandoğan,gelin adayımızı da Begüm Birgören canlandırıyor.Oyuncular rollerine cuk oturmuştu.Akıcılığı güzeldi.Hani sonlara doğru epey duygusallaştı.Fakat dediğim gibi izlerken "haaaa şu konu" diye söyletiyor size.Filmde hoşuma giden birkaç şeyden biri de müziklerdi.Jehan Barbur bolca size ziyafet veriyor diyebilirim.
Filmler hakkında şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.Sevgiler :)


7 Temmuz 2014 Pazartesi

Düğün Dernek Ve Kemerlerinizi Bağlayın (Film)


Dün çok eğlenceli bir film izledim spor yaparken :D Başka türlü vakit geçmiyor o koşu bandının üstünde bilen bilir :D
Daha önce bu ikilinin Çalgı Çengi adlı filmini de izlemişti.Onda da çok eğlenmiştim ama nedense bu film bana çok daha komik geldi.Her sahnesinde güldüm desem yalan olmaz :D Filmimizde Rasim Öztekin'in oğlu Letonyalı bir kızla evlenmek istediğini söyler ve işte düğün dernek kurma çabaları böylece başlar.Önlerinde sadece 10 günleri vardır.Ama bu işi nasıl becereceklerdir acaba :D İşte orasını anlatmayacağım eğer izlemediyseniz ben tüyo vermeyeyim çok fazla :D Sizler çok eğlenceli bir 100dakika bekliyor ama bu garanti :D


Ferzan Özpetek'in  yeni bir film gösterime gireceğini duyduğumda çok sevinmiş ve çok heyecanlanmıştım.Ama ne yazık ki film Samsun'da hiçbir sinema salonunda gösterime girmedi :( Ben de artık ya netten izlerim ya da dvdsini alırım diye plan yapmıştım.İşte bugün yine spor yaparken açtım bu filmi ve izlemeye başladım.1 saat koşu bandında nasıl geçti hiç anlamadım.Hemen içine alıverdi beni akışıyla.
Elena ve Antonio aslında başlarda başkalarının aşklarıdır ve birbirilerine o kadar sinir olurlar ki neredeyse bir kaşık suda boğacaklardır.Amaaa gelin görün ki en büyük aşklar nefretle başlar demişler yaa.İşte bu filmde de aynen öyle olur.Konu bambaşka akmaya başlarken sevgili Özpetek çok ters köşeye yatırmış izleyiciyi.Hüngür hüngür ağlamaya giderken pat.İşte orasını söylemeyeceğim.Akşam yemek yedikten sonra alın sevdiceğinizi yanınıza ve izleyin efenim :)
Bugünlük benden bu kadar :)
Sevgiler...

III.Richard - William Shakespeare


Selamlaaarrr :))
Sevgili blogger arkadaşım ve kitap dostum Pinuccia kendi blogunda yaptığı etkinlik yazar aylarında bu ay Shakespeare okunduğunu duyurunca dayanamadım ve III.Richard ile katılmak istedim.Zira söz konusu Shakespeare ise asla dayanamam beni bilen bilir.Kitabı İş Bankası Yayınlarından satın almıştım.Alalı da epey bir zaman olmuştu.Okumak bu etkinliğe kısmetmiş.Güzel bir bahane oldu.Çevirmenliğini Özdemir Nutku yaptığı için bolca bilgi ve dipnot okuyorsunuz kitapta.Çok sevdim.Ama Richard için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Sırf tahta çıkmak ve kral olmak için yakmadığı can kalmadı.Tabi tek başına değil ona yardım eden insanlarla beraber.Okurken hem çok heyecanlandım hem çok sinirlendim.Ayrıca bu oyun Shakespeare'in en çok sahnelenen oyunlarından biriymiş.Hollywood oyuncusu ve çok sevdiğim aktör Kevin Spacey bu oyunu tek kişilik olarak İstanbulda sahnelemişti ama zamanı bana uymadığı için izleyememiştim.İnşallah bir gün globe'da izlemek nasip olur bana :)
Canım Pınarcıma çok teşekkür ederim bu etkinlikte yer almamda bana vesile olduğu için :)
Sevgiler :)

ARKA KAPAK

Çok değil, bundan yaklaşık dört yüz yıl önce... Çok yetenekli bir insan yaşadı İngiltere'de. Shakespeare olarak anılırdı bu kişi, ki Şekspir diye okunurdu adı. Yüzyıllar boyunca etkiledi dünya sanatını... Onun oyunları dilden dile çevrildi, sahnelendi dört bir yanda. Yüzlerce, binlerce kitap yazıldı her bir oyunu hakkında. Ne mutlu ki artık çocuklar da okuyacak bu ölümsüz eserleri. Küçük yaşta öğrenecekler nasıl olurmuş bir edebiyat şaheseri...

III. Richard, sanki dünyaya kötülük yapmaya gelmiş gibi… Ülkesini yönetmek için kalmamış canını yakmadığı biri… Türlü entrikalarla geçmiş ömrü, yokmuş çevirmediği dolap. Bundan mı acaba, en çok sahnelenen oyunlar arasında yeri?

6 Temmuz 2014 Pazar

Temmuzda Okunanlar Ve İzlenilenler


D&R'ın Can Yayınlarında olan 5tl indiriminden faydalanıp aldığım bir kitaptı Ölüm İlanı Yazarı.Benim ilgimi çeken öncelikle adı olmuştu.Allah Aallah demiştim ne anlatıyor acaba.Sonrasında okurken Sarah Jio kitapları gibi tadı olduğuna karar verdik.Hatta kitap ağacı grubunun en şeker üyesi olan Fatoş ablam bu şekilde yorumlayınca ilgimi çekmişti ve okumuştum.Ve katıldım bu yoruma.İki farklı zamanlarda yaşamış 2 kadının başından geçen olaylar anlatılıyor yine.Ve sonrasında anlıyorsunuz ki bu kadınlae gelin kaynana olmuş :)
Tavsiye ederim efenim ama sadece yaz dönemi için çerez olarak :)


2 gün önce başladığım ve elimden bırakamadığım bir roman oldu Yaz..Kürşat Başar'ın okuduğum 3.kitabı oldu.Yine çok beğendim.Bittiğinde sırf bitti diye üzüldüm...
Kıbrıs harekatı sırasında yaşanan olayları bir çocuğun gözünden anlatıyor roman.Kendinizden çok şey bulacağınız,elinizden kalemi düşürmeyeceğiniz ve çokça etkileneceğiniz bir roman.Şiddetle tavsiye ederim.Yazarın bu kitabı yazması 5 sene sürmüş.Ve 11 yıl aradan sonra yayınlanmış bir romanı.En kısa zamanda edinip okuyun derim.

Gelelim filmlere...




Temmuz ayı benim için tatilin başladığı zaman demektir.Bol film,kitap ve gezmek :)Daha temmuzun başlarındayız ama temmuza 4 film sıkıştırdım.Koşu bandında yürüyüş yaparken film izlemek zevkli oluyor.Yoksa o saatler geçmiyor.Neyse gelelim anlatıma :)
Grand Budapest Hotel/Büyük Budapeşte Oteli hem oyuncu kadrosu hem görsel yönden çok çok güzel bir filmdi.Tek kelimeyle bayıldım! Şu sıcak günlerde izleyeceğiniz harika bir film.
Kaybedenler Kulübü çok uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi ama bir türlü fırsat bulamamıştım.Nihayet izledim ve çok beğendim.Deyim yerindeyse şiir gibi bir filmdi :) Replikleri konuşmaları oyuncuları cuk oturmuştu.Çok çok sevdim.En kısa zamanda dvdsini de arşivime katacağım :)
12 Yıllık Esareti kitap eleştirimde zaten anlatmıştım.Uzun süredir etkisinden kurtulamaycağım bir film oldu.Hem izlerken içiniz buruluyor hem de çok sinirleniyorsunuz..Tavsiye ederim ama keyifle izleyin diyemeyeceğim çünkü keyifle izlenilecek bir film değil.
İnci Küpeli Kız önce okuyup sonra izleyeeğim bir filmdi aslında ama iyi ki de okumamışım çünkü çok durağan ve ağır bir filmdi.Kitabı yarım kalırdı büyük olasılıkla.Başrolde Scarlett Johansson ve Colin Firth bulunuyor.İkisi de çok sevdiğim oyuncular.Colin Firth burada bir ressamı canlandırıyor.Scarlett de afişte gördüğünüz üzre inci küpeli kızı..Bu tablonun ortaya çıkana dek başlarından geçenler konu edilmiş.Güzel ama durağan bir filmdi dediğim gibi.Bu filme yaz mevisiminde değil de bir kış gecesinde sıcak çikolata eşliğinde şans verin derim :)
Bugünlük benden bu kadar dostlar sevgiler :)

Haziran Ayında Okunanlar Ve İzlenilenler :)



Eveeeett gelelim haziran okumalarına :)
Aynadaki Göz sevgili yazar Kezban Şahin Taysun'un adıma imzalı gönderdiği kitabı oldu bana.Çok çok güzeldi yine.Kendisini 2013 Tüyap kitap fuarında tanımıştım.Çok mütevazi ve iyi bir insandı.Bloggerlara da çok değer veriyor kendisi :) Yine kadınlarla ilgili kadınları anlatan bir öykü kitabıydı okuduğum.İçinde kendimden çok şeyler bulduğum.Bir sonraki kitabınızı merakla bekliyor olacağım :)
İkinci okuduğum kitap yine blogger arkadaşım ve kitap dostum sevgili Pinnucia'nın hediyesiydi.2012 yılında kendisinin blogunda yaptığı çekilişte Deniz İrfan'ın imzalı kitabını gönderecekti.Ben de katılmıştım ama bana çıkmamıştı.Ama kendisi çok ince düşünmüştü ve bana doğum günü hediyesi olarak adıma imzalı göndermişti.Ben de 2 yıldır kütüphanemde olan bu romanı ancak okuyabildim ve bu derece geç kaldığıma çok üzüldüm.Çünkü çok akıcı ve güzel bir romandı.Sonunda hadi beee dediğim ters köşeye düştüğüm bir roman oldu.Romanın ortalarında kitaba neden Buğday Kokusu adı verdiliğini anlıyorsunuz.Deniz beyin Yedi Sekiz adında bir romanı daha var.Henüz edinmedim ama en kısa zamanda onu da alıp okuyacağım ve dört gözle 3.kitabını bekliyor olacağım :)
Haziranda okuduğum kitaplar arasında mektuplar da vardı.Mektup okumayı çok seviyorum.İçinde yaşanmışlıklar barındırdığı için ayrı bir güzellik ayrı bir anlam taşıyor benim için.Hele de Tezer Özlü'nün mektuplarıysa...Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e mektuplar uzun süredir basımı olmayan kitaptı.Çok sevdiğim bir kitap dostum Şulem bana kitapyurdunda satışa sunulduğunu söyleyince hemen aldım.Üstelik başka yerlerde 100tl gibi fiyatlardayken ben 5tlye almış oldum.Yanına da Her Şeyin Sonundayım'ı da ekledim.Çok güzel oldu.Buradan canım Şulem'e çok teşekkür ediyorum.Artık tüm Tezer Özlü kitaplarını okudum sayılır.Son 2 tane kaldı.Onları da alıp okuyunca paylaşacağım sizlerle :)
Kağıttan Kentler John Greenden okuduğum 3.kitap oldu.Açıkçası kitaba pek adapte olamadım.Sırf meraktan alıp okudum ama ne anlattığı konusunda pek fikrim yok.Çünkü çok ergen diliyle yazılmıştı.Sevemedim.Alaska'nın Peşinde de aynı şekilde oldu.Aldım ve sırf kütüphanemde okunmayı bekliyor diye okudum ama yok hayır.Biz Green ile anlaşamadık.Aynı Yıldızın Altında'dan sonra o tadı bulamıyorum.Ki zaten o kitabı da pek sevememiştim.Filmi nasıldır henüz bilmiyorum.Son olarak İlk Aşk kitabını da belki bu kez güzeldir diye alıp okudum ama ıııhhhh...Sadece kitabın başrol karakteriyle benzer noktalarımız olduğunu gördüm o kadar.Açıkçası John Green pek de tavsiye edeceğim bir yazar olmayacak.
Ozanser Uğurlu'yu bana ilk olarak hediye ettiği kitabıyla sanırım adı "Bütün Erkekler Aynı" idi.Onunla tanımıştım.Sonrasında kendisiyle ayrıldığımız için kitabı da başkasına vermiştim.Yine bu kitabı da bana sevgili kitap dostum Sinemden hediye oldu.Hem de adıma imzalı bir kitap ve kendisinin el emeği ayracıyla beraber :)Kitabı 2 günde bitirdim çünkü çok heyecanlıydı.Sonunu farklı bekliyordum ama yine de çok hoşuma giden bir roman oldu.Kitabımızdaki karakter hem evli ama evliliğinden önce yaşamış olduğu bir ilişkiyi hala unutmamamış bir karakter.Bir ara eşiyle ayrılığın eşiğine de gelseler yine de her şey bir şekilde düzeldi.Okurken neredeyse çekirdek çitleyebilirdim o derece :) Tavsiye ederim.Ve buradan canım arkadaşım Sinem'e tekrar teşekkür ederim :)




Tam yazıma son verecektim ki bilgisayarımı karıştırırken nisan ayında okuduğum bu kitapları yazmayı unutmuş olduğumu fark ettim.Hemen kısacası onları da yazıp filmlere geçiş yapacağım :)
Evvel Otel-Saklı Ayfer Tunç'un çok sevdiğim bir öykü kitabı oldu.Zaten Ayfer Tunç ne yazsa okurum dediğim yazarlardan.O bakımdan her kitabını buldukça alıp okuyorum.Bu öykü kitabını da okumadıysanız tavsiye ederim.İçinde sizleri etkşleyecek çok güzel öyküler bulunmakta.
Canım Aliye Ruhum Filiz..Sabahattim Alin'nin kızı Filiz'e ve eşi Aliye hanıma yazdığı mektuplardan oluşuyor.Mektup okumayı sevdiğimi zaten söylemiştim.Bu da kitap ağacı dostlarımla kitap fidanı yaparak okuduğumuz bir eserdi.Mutlaka okuyun derim.
Son olarak Nahit Hanım'a yazmış olduğu mektuplarıyla Orhan Veli var...Bu kitabı da yine kitap ağacı dostlarımla kitap fidanı yaparak 23 nisanda okumuştuk.Eser iki şekilde basılmış yky yayınlarında.Bendeki 35 tl ve içinde mektupların nüshaları da var.Bir de 10tl değerinde karton kapaklı olarak var.Ben nedense mektupların kendisi de olsun isterim hep o bakımdan bunu tercih ettim.Okurken Nahit hanıma çok kızmıştım.Ama bir yandan da onu da haklı buluyorsunuz.Çünkü kendisi evli bir bayandı...Tavsiye ederim efenim muhakkak okuyun :)
Allah De Ötesini Bırak..Bence fenomen olmuş bir kitap kendisi.Okumayan kalmamıştır sanırım.Maneviyata iyi gelen güzel bir eserdi.Her şeyin yaradandan geldiğini,gerekeni yaptıktan sonra gerisini yaradan bırakmamız gerektiğini anlatan huzurlu bir kitaptı.Devamlarını sonrasında okur muyum henüz karar vermiş değilim.
Baharda Yine Geliriz Barış Bıçakçı'dan okuduğum ikinci roman oldu.Ankarada geçen roman çeşitli karakterlerle beslenmiş ve güzel kurgulanmış yalın dilli...Çok sevdim ben Bıçakçı'nın tarzını.Kendisini okumaya devam edeceğim :)

Gelelim filmlere...



Haziranda çok fazla film izlemedim çünkü genelde romanlara ve dizilere sarmıştım.Ama yine de araya 2 tane film sıkıştırabilmiştim.
Maleficent yani dilimize Malefiz olarak çevrilmiş.En başta ben buna bir anlam veremedim.Yani illa her şeyi türkçeleştirmemiz mi gerekiyor? Malefiz ve Maleficent birbirinden anlamsız olmuş.Filmde Angelina Jolie ilk başta iyilik perisiydi.Sonrasında aldatılınca kötü cadıya dönüştü.Uyuyan Güzeli lanetledi fakat lanetini yumuşattı.Buraya kadar her şey güzel tamam.Tam uyuyan güzel masalıydı.Ama sonrasında cadının prensesi hep kollaması,koruması ve filmin durağanlığı açıkçası beni baydı.Belki beklentim daha fazlaydı o yüzden sanırım ben bu masalı sevmedim.Genelde izleyen herkes çok beğenmiş ama ben beğenmedim.Acaba sorun bende mi? :P
Haziranın son filmi Walk Of Shame/ Hayatımın En Kötü Gecesi..Ülkemizde henüz gösterimde değilken netten izlediğim bir filmdi bu film.Çok eğlenceliydi.Tam yazlık çerezlik.Baş karakterimiz Meghan spikerdir ve ünlüdür.Bir gece dağıtmaya karar verir her şey bu geceden sonra başlar.Başına gelmeyen kalmaz.Hatta bazı yerlerde ah keşke şu ekrandan kadına taksi parası verebilseydim dediğim oldu :D Bu tavsiye için blogger arkadaşım Cyristalla teşekkürler :)
Yanısıra 3 tane yabancı dizi izledim ve sezon finallerini yaptım.3ü de komedi dizisiydi.Çok eğlenceliydi.



2 Broke Grils canım arkadaşım Cansum'un tavsiyesiydi.Caroline yani sarışın olan Amerikanın sayılı zengin ailelerindenken babası bir anda dolandırıcılık suçuna bulaşmış ve iflası çekmiştir.Caroline ve Max'in yolları kesişir ve ev arkadaşı olurlar.Ama her bölümde öyle komik şeyler yaşarlar ki bir oturuşta 5 bölüm peşpeşe izleyebiliyorsunuz :D Dizi sezon finali yaptı ve 4.sezonla geri dönecek :)
Baby Daddy de yine Cansumun tavsiyesiydi.Ben wheeler çapkındır.Kardeşi ile Tucker'ın evine yerleşirler ve beraber yaşarlar.Ben sarhoş olduğu bir gece Angela adında bir kızla beraber olmuştur ve o geceden bir kızı olmuştur.Adı Emma :) dizi o kadar şirindi ki sezon finali yaptığında boşluğa düştüm resmen.İzlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim :)
Son olarak bu dizi de bence bir fenomen oldu tam 7 sezondur.The Big Bang Theory :) 4 bilim adamı arkadaşın başından geçenler o kadar komik ki yine peşpeşe 5 bölüm sıkılmadan izleyebilirsiniz :)
Bu dizi sezon finali yaptığında da çok boşluğa düşmüştüm.Resmen cuma gecesi eğlencemdi benim.Şimdi yeni sezonu merakla bekliyorum :)
İşte benden bu kadar şimdilik hoşçakalın :) Umarım okurken sıkılmazsınız :)
Sevgiler

Mayıs Ayında Okunanlar ve İzlenilenler :)

Herkese koskocaman bir merhabaaa :)))))
Bloguma en son giriş yaptığım tarihi görünce gözlerim bir pörtlemedi değil hani.Napmışım ben yeaaa oldum birden.O kadar yoğun bir okul dönemi geçirdik ki hangi ara okul başladı hangi ara bitti anlayamadık.Bir baktım ki okul bitti,benim Gökkuşaklarım mezun oldu...Tabi onları mezun ederken içim kan ağladı,ağlamaktan gözlerim şişti,sınıfa uzun süre giremedim.Hatta çocuklarımı hala çok ama çok özlüyorum..Dilerim yeni okul hayatlarında çok mutlu ve başarılı olurlar ve yeni öğretmenleri onları çok sever ve onlar da çok sever.Ama tabi benim kadar olmasın :P Ben kıskanç bir öğretmenim çocuklarımı paylaşmakta sorun yaşıyorum :D :P



İşte gördükleriniz benim canım miniklerimdi :) Artık mini mini birler çalışkan ikiler olacaklar :)
Hayat sizlere sizler kadar güzel günler yaşatsın kuzularım benim sizi çok seviyorum ve hep seveceğim :)

Şimdiiii gelelim okunanlaraa....
Mayıs ayını şaka maka 9 tane kitapla kapatmışım.
İki Aşk Arasında Atatürk çok uzun zamandır kütüphanemde olan bir eserdi.Çom akıcı bir dilde yazılmıştı.Atatürk'ün hayatına girmiş olan Latife Hanımı ve Fikriye Hanım'ı anlatıyordu.Çok severek okudum.Okumak isteyen herkese tavsiye ederim.
Salçalı Ekmek ve Valizimde Gölgeler sevgili Serkan Koktay'dan okuduğum iki kitap oldu.Salçalı Ekmek kendisi tarafından adıma imzalıydı.Herk iki kitabı da çok beğendim.Hangisi daha güzel deseler şahsen ayırt edemem.Her ikisinin de damağımda bıraktığı tat ayrıydı.3.kitabınızı dört gözle bekliyorum Serkan Bey :)
Proje Ölümcül Virüs yine bir Tess Gerritsen kitabı oldu.Akıcıydı yine.Ama bir Rizzoli&Isles gibi değil tabi.Yine de tavsiye edilir dostlar.Eminim severek okuyacaksınız :)
Zarafet Audrey Hepburn'un Hayatı çok güzel bir biyografik kitaptı.Audrey Hepburn'u zaten çok severim.Onunla ilgili bir kitap olunca almadan edememiştim.Tam da onun doğum gününde okumaya başlamıştım bilmeden.Çok güzel bir tesadüf oldu.Hem bundan sonra filmlerini izlerken haklarında ufak da olsa bilgim olacak :)
Son Kamelya sevgili Sarah Jio'nun dilimize çevrilmiş son kitabı.Bu kadının tarzı artık belli.İki hikaye var biri günümüzde biri geçmişte yaşanmış oluyor.Ortada tabi aşk ve gizem oluyor.Yine böyle bir romandı.Bu sefer nadir bulunan bir Kamelyanın çevresinde geçen bir olaylar örgüsüydü.Güzel olmasına güzel bir romandı.2 günde bitiverdi.Yazlık çerezlik kitap arıyorsanız Jio'nun kitapları doğru adres diye düşünüyorum.
Menekşe Kokulu kitaplar gerçekten mis gibi kokan bir kitapı benim için.Yanında hediye olan keçeli menekşe kitap ayracı çok ciciydi.Hala kitap müthis kokuyor kütüphanemde.Çeşitli kısa hikayelerden oluşan bir kitaptı.Çoğunluk da bilinen hikayelerdi aslında.Şimdi devamı papatya kokulu hikayeler piyasada.Yine çerezlik yazlık tatil kitabı arıyorsanız işte budur derim size.
Anne Frank'in Günlüğü..Ahhh nasıl etkinlendiğim bir romandı...16 yaşında Anne Frank..Nazi döneminde yaşamış küçük bir yahudi kızı.O dönemde yaşananları onun gözünden günlüğünün ışığında okuyorsunuz.Günlüğü yıllar sonra babası ve hayatta kalan diğer akrabaları yayımlanmasını sağlanmış.Aynı isimde birkaç filmi de var hatta.Tavsiye ederim.Tüyleri diken diken edebilecek bir roman.
12 Yıllık Esaret...Filmi hep görüyordum oscar zamanında ama bir türlü izlemeye elim gitmemişti.Çünkü herkesin kaldırabileceği türde bir film yada roman değil diye düşünüyorum.İnsanların sırf renginden dolayı yaşadıkları işkenceler,zulümler...yürek dayanacak cinsten değil.Ben ilk olarak okudum daha sonra izledim.Zaten olaylar gerçekten yaşanmış şeyler.Kurgu değil.Solomon Northup kendisi anlatmış.Eğer dayanırım diyorsanız okuyup ve izleyin derim.

Gelelim izlenen filmlere :)))



 

Anne Frank'in Günlüğü okuduktan sonra izlediğim bir film oldu.Nedense kitap kadar etkileyici bulmadım.Belki başka bir yapımda izlersem fikrim değişebilir.
Departures..sevgili blogger arkadaşım Cyristall'in blogunda görüp izlediğim çok enteresan bir filmdi.Cenazeleri hazırlama işinde çalışan bir kişinin yaşadıklarını anlatan etkileyici bir filmdi.Tavsiye ederim.
Nuh:Büyük Tufan...Böyle bir film...diyecek bir kelime bulmakta zorlanıyorum doğrusu.Çok çok ama çok etkinlenmiştim.Çok beğendim.Sinema salonundan çıktığımda uzun süre düşündüm,sorguladım.Her şey öyle güzel anlatılmıştı ki...Ve her şeyin yaradandan geldiği...Bunlar 3D olarak izlendiğinde daha da güzeldi tabi.Tek sevmediğim özellik türkçe dublaj olmasıydı.Ben nedense takıntılıyım bu konuda.Yabancı bir film izliyorsam illaki orijinal dilinde olacak.Dvdsi çıktı mı henüz bilmiyorum ama çıktığında hemen arşive konulacaktır.
Veronika Ölmek İstiyor ünlü yazar Paulo Coelho'nun aynı isimli romanından uyarlama bir filmdi.Romanı daha önce okumadım ama filmi çok çok beğendim.Daha sonra romanı da okurum belki bilmiyorum henüz.Ama film beni sonunda çok ters köşeye yatırdı ve şaşırttı.Tavsiye ederim.

İşte Mayıs ayından olanlar bunlardı efem :) Bir sonraki yazımda Haziranı okuyacaksınız.O zamana kadar hoşçakalın :)